Kamu Diplomasisi Bağlamında USAID ve TİKA Faaliyetlerinin Karşılaştırması: Kosova Örneği

ÖZET

Bu çalışmada, kamu diplomasisinin ortaya çıkışında ve önem kazanmasında etki eden faktörlerin neler olduğu tarihsel bir yolla anlatılmıştır. Bu tarihsel süreç içerisinde kamu diplomasisi pratiklerinin ABD ve Türkiye özelinde nasıl bir değişime uğradığı ve dönemin hükümetlerinin dış politika hedefleriyle bu uygulamaları nasıl etkilediği ayrı başlıklar altında ifade edilmiştir. Kurumsal çerçevelere yer verilen çalışmada, iki ülke adına kamu diplomasisi alanında bilinirliği fazla olan TİKA ve USAİD kurumları seçilerek bu iki kurumun Kosova ülkesindeki faaliyetlerinin karşılaştırmalı bir analizi yapılmıştır. Bu iki kurumun kamu diplomasisi yaklaşımları ve faaliyetleri kimlik, ekonomi, tarih, dil ve kapsam parametrelerinin dikkate alınmasıyla birlikte incelenmiş ve bir sonuç kısmıyla tamamlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Yumuşak Güç, Kamu Diplomasisi, TİKA, USAİD, Kosova.

ABSTRACT

In this study, the factors that affect the emergence of public diplomacy and its importance are explained through the historical process. In this historical perspective, how the USA’s and Turkey’s public diplomacy practices are transformed and how governments of the time affected these practices with their foreign policy goals, are stated in separate parts. In this study that includes institutional framework, the institutions of these two countries USAID and TIKA that are well known in the field of public diplomacy on behalf of their countries are examined and a comparative analysis of the activities of these two institutions has been made in the case of Kosovo. The approaches and activities of these institutions are examined through the parameters of identity, economy, history, language, and content, and the study is accomplished with the final part.

Keywords: Soft Power, Public Diplomacy, TIKA, USAID, Kosovo.

Giriş

20. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşen iki büyük dünya savaşı, insanlık adına kapanması güç yaralar meydana getirmiştir. Bu yaraların boyutu o güne dek kullanılan yöntemlerin değişmesi veya restore edilmesi gerektiği fikrini ortaya çıkarmıştır. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra gerek küresel birliktelikler gerekse bölgesel işbirlikleri sayesinde uluslararası ilişkiler kavramı “barış içinde bir düzen kurmak” adına daha çok üzerinde durulan bir kavram haline gelmiştir. Uluslararası ilişkilerin önem kazanmaya başlaması, bu kavrama ilişkin yeni önermeleri ve politikaları da beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, devletler dış politikalarını daha ihtiyatlı bir şekilde uygulamaya çalışmışlardır. Ülkeler arasında barış ortamının istikrarının ve dostane ilişkilerin sürdürebilmesi için devletlerin iki taraflı veya çok taraflı işbirliklerine gereksinimi dikkate değer bir boyutta artmıştır. Gerekli görülen bu işbirlikleri ise karşılıklı ekonomik faydanın yanı sıra sosyal ve kültürel alanlara da belirli bir ilgiyi ve ihtiyacı gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu ilgi ve ihtiyacın zeminin doğrudan halkın düşünce ve uyumunu da esas kılmakta olduğunu söylemek mümkündür.

Askeri ve ekonomik dominasyonun ülkeler arasındaki tek üstünlük aracı olmadığını fark eden devletler, yönünü davranış ve karar değiştirici yumuşak güç unsurlarına çevirmişlerdir (Nye, 1990). Yumuşak güç, bir ülkenin kültürünün, siyasi değerlerinin ve dış politikalarının cazibesinden kaynaklanmaktadır. Askeri güç tehdidi ve ekonomik yaptırımların yanı sıra dünya kamuoyunda gündeme belirleyebilmek ve diğer aktörlerin istenilen çıkarlar dâhilinde hareket etmesini sağlayabilmek, yumuşak güç açısından önemli hale gelmiştir (Akçadağ, 2010). Bir ülkenin kültürü, evrensel değerler içerdiğinde ve politikaları başkalarının da paylaştığı değerlere ve çıkarlara hizmet ettiğinde, yarattığı sorumluluk ve çekicilik ilişkileri sebebiyle istediği sonuçları elde etme olasılığını artırır (Nye, 2005). Yumuşak güç unsurunun işlevselliğini arttırdığı uluslararası arenada, bu kavrama eklemlenen yeni politika ve diplomasi fikirleri rağbet görmeye başlamıştır. Devletlerin yumuşak gücün kullanımında kamuoyuna nüfuz edebilmek için kullandığı kamu diplomasisi (Aydoğan) kavramı ilk olarak yumuşak güç ve ince güç kavramları dâhilinde 1965 yılında Edmund Gullion tarafından kullanılmıştır (Sancar, 2012) .

Bir eylemi kabul ettirebilmek, onun doğru olduğuna yönelik ortak bir düşünce oluşturabilmek için meşruiyet zeminine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu meşruiyet zeminini sağlamak için en elzem koşullardan birisi de şüphesiz hukuk çatısına uygunluktur. Bir devletin kendini demokratik atfetmesi diğer devletlerin ya da uluslararası ortamın onu demokratik kabul etmesiyle doğru orantılıdır. Bu minvalde devletlerin yaklaşımları ve politikaları da uluslararası ortamda belirli bir kabul görmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu duruma istinaden, kamu diplomasisi devletler tarafından dikkatli bir şekilde uygulanmaya çalışılan ve önemini her geçen gün giderek arttıran bir diplomasi çeşididir. Kamu diplomasisi bir devletin diğer devletin toplumları üzerinde sadece politik kabul edilebilirlik talep etmesi değildir. Kamu diplomasinin temelinde bir devletin kendi ulusunun düşüncelerini, ilkelerini, kültürünü, kurumlarını, ulusal hedeflerini ve güncel politikalarını iletişim yolu ve uluslararası normların aracılığıyla yabancı halklara anlatabilme hedefi vardır (Touch, 1990). Ayrıca, kamu diplomasisi amaç olarak bir meşruiyet düzenine ihtiyaç duysa da bu amaca ulaşmak için araç olarak meşru olmayan yolları da kullanabilir. Ülkeler arasında hem profesyonel diplomatlar hem de sivil kuruluşlar aracılığıyla oluşturulan lobi faaliyetleri bu duruma örnek gösterilebilir. Kamu diplomasisinin sadece devletler arasındaki resmi misyonlar aracılığıyla yapılmadığını, medyanın, teknolojik araçların ve sivil kuruluşların da bu diplomasiyi uygulamada önemli rollere sahip olduğunu belirtmekte fayda olacaktır. Mevcut kamusal alan çoğunlukla yerel ve küresel medya sistemine dayanmaktadır. Bu medya sistemi televizyonu, radyoyu ve yazılı basını, çeşitli iletişim ve multimedya sistemini olduğu kadar günümüzde interneti de içermektedir (Bennett, 2004).

1. Amerika Birleşik Devletleri Kamu Diplomasisi Politikaları

Amerika Birleşik Devletleri, geçmişi o kadar da uzak görülmeyen kamu diplomasisi kavramının en önemli uygulayıcılarından biri olmuştur (Sevin, 2017). Ülkenin kurucu belgelerinden biri olan Bağımsızlık Bildirgesi içerik bakımından Amerikan siyaset tarzını paylaşan ve diğer ülkelerin desteğini kullanan bir ‘kamu diplomasisi pratiklerini’ öngörmekteydi (Isaacson, 2004). Kavrama yönelik atıfların ülkenin kuruluş tarihi kadar eski olmasına rağmen, kavramın öngördüğü politikaların uygulanmasını daha çok uluslararası ilişkilerin önem kazandığı II. Dünya Savaşı sonrası dönemde görmekteyiz. Bu durumun savaş sonrası döneme kadar ABD dış politikasının başat unsuru olan yalnızlık politikası gereği oluştuğunu söylemek mümkündür. İlk olarak I. Dünya Savaşı’ndan sonra terk edilen yalnızlık politikası, savaş sonrası dönemde tekrar denenmiş fakat başarılı olamayınca II. Dünya Savaşı’ndan sonra tamamen terk edilmiştir. Savaş dönemi ekseriyetinde terk edilen bu yalnızlık politikası yerini uluslararası ilişkileri öncelik alan, güvenlik kaygılarını ortadan kaldırmaya yönelik politikalara bırakmıştır. Şüphesiz bu durum ABD’nin kendi düşünce ve politikalarında dünya kamuoyunda belirli bir kabul edilebilirlik ihtiyacını beraberinde getirmiştir.

ABD’nde ilk kamu diplomasi faaliyetlerine yönelik politikalar, Başkan Woodrow döneminde başkanın politikalarını savunan ve seçim kampanyalarını yöneten gazeteci George Creel öncülüğünde kurulan “Halk Bilgilendirme Komitesi (Committee on Public Information, CPI)” tarafından yürütülmüştür (Günek, 2018). I. Dünya Savaşı yıllarında görevine başlayan komitenin başlıca görevi yurt içinde ve dışındaki gelişmeler hakkında ABD kamuoyunu ve yabancı halkları bilgilendirmek olmuştur. “Creel Committee” olarak da bilinen bu komitenin diğer bir kendine ilke edindiği görev ise Alman propagandasına karşı anti propaganda yapmak ve ülkesinin politika ve fikirlerini yaymaktı. I. Dünya Savaşı sonrası komite işlevini yitirmiş ve kapatılmıştır (Nesnay, 2002). İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Başkan Franklin Roosevelt tarafından kurulan “Savaş Bilgilendirme Ofisi (Office of War Information, OWI)”, adından da anlaşılacağı üzere Amerikan vatandaşlarına ve yabancılara savaş hakkında bilgiler sunmaktadır. Creel Commite’nin devamı sayılabilecek bu kuruluş içerisinde ilerleyen yıllarda adından sıkça bahsettirecek olan “Amerika’nın Sesi (Voice of America, VOA)” gibi radyo ve tv programlarını bünyesinde barındırmaktadır (Culbert, 1986). 1948 yılında Başkan Harry Truman Savaş Bilgilendirme Ofisi’ni kapatarak görevlerini Dışişleri Bakanlığı’na devretmiştir (Günek, 2018). Bu bilgiler ışığında, ABD’nin yürütmüş olduğu kamu diplomasisi faaliyetlerinin savaş dönemleri içerisinde bilgilendirme ve propaganda temelli yapılmış olduğunu söyleyebiliriz. Savaş sonrası dönemde kamu diplomasisi faaliyetlerini yürüten kurum ve kuruluşlarının kapatılması veya görevlilerinin başka bir kurum bünyesine taşınması, bu faaliyetlerin konjonktüre bağlı sorun veya tehditleri çözmeye yönelik olduğunu da kanıtlar niteliktedir. 

Uluslararası arena, Soğuk Savaş dönemi olarak adlandırılan 1945-1991 yılları arasında, ABD ve SSCB’nin başta olduğu Doğu ve Batı bloğu olarak iki kutuplu bir yapı haline gelmiştir. Soğuk savaş dönemi bu iki ülke arasında askeri ve ekonomik temelli bir rekabet ortamı yarattığı kadar aynı zamanda da psikolojik bir rekabet ortamı da yaratmıştır. Bu dönem içerisinde ABD’nin dış politikasının ana gayelerinden biri şüphesiz komünizmin yayılmasını engellemek olmuştur. Bu bağlamda, devletler özellikle bu dönem içerisinde sadece klasik diplomasi yöntemleriyle istedikleri sonuçları alamayacaklarının bilincine varmışlardır. Uluslararası ilişkilerde gelinen süreç kamu diplomasisi kavramı altında tanımlanan faaliyetlerle muhatap toplumları etkilemeyi ve deyim yerindeyse ‘gönül kazanmayı’ zorunlu kılmıştır (Kocabıyık, 2019). “ABD’li diplomat ve Sovyet uzmanı George Kennan’a göre ideolojiler savaşı olan Soğuk Savaş psikolojik bir savaştı ve ABD’nin başarılı olması ancak karşı ideolojileri geçersiz kılması ile mümkündür. Bunun yolu ise etkili bir enformasyon ve propaganda savaşıyla mümkündü.” Bu minvalde, 1953 yılında Başkan Dwight D. Eisenhower tarafından Birleşik Devletler Enformasyon Ajansı (United States İnformation Agency, USIA) kurulmuştur (Günek, 2018). USIA ‘Amerika’nın Hikâyesini Anlatma’ şiarıyla soğuk savaş yıllarında kamu diplomasisi bağlamında merkez noktasında olan bir kurumdur. USIA geçmiş yıllardaki kamu diplomasi uygulayan kuruluşlara nazaran daha kurumsal bir yapıya sahipti. Halkla İlişkiler, Enformasyon ve Kültür İşleri olmak üzere üç ana yapılanma ile hareket eden kurum, ayrıca Amerika’nın Sesi (VOI) gibi diğer enformasyon ağlarıyla da belirli bir korelasyon içerisinde hareket etmiştir (Sevin, 2017).

Evrensel Amerika değerlerini dünya kamuoyuna tanıtmayı amaçlayan USIA bu bağlamda kültürel ve akademik anlamda etkili çalışmalar yapmıştır. Dünyada 125 ülkeyi kapsayan ‘Fulbright’ programı ve geleceğin lider adaylarına Amerikan kurumlarını yerinde görme fırsatı tanıyan ‘International Visitors Program’ bu çalışmalara örnek gösterilebilir. Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra ise kuruma yönelik bütçe kısıtlamasına gidilmiş ve 1999 yılında USIA kapatılarak görevleri Dışişleri Bakanlığı bünyesine devredilmiştir.

Ayrıca, Amerikan kültürünün yayılmasında spor ve yayıncılık endüstrisinin hatırı sayılır bir yeri vardır. Film ve televizyon programı yapımcılığında dünya genelinde fenomen hale gelen ABD, (Hollywood) bu sektör aracılığıyla kendi kültürünü ve fikirlerini dünyanın her yerine yayma fırsatını elde etmektedir. Hollywood örneğinde olduğu gibi basketbol denince aklımıza NBA gelmektedir. Bu faktörler Amerika’nın dünya kamuoyunda görünürlüğünü arttırarak fikirlerinin yayılmasına ve makul görülmesine yardımcı olmaktadır (Akçadağ, 2010).

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden 9 Eylül olaylarına uzanan Amerikan dış politikasının ana çerçevesini George Herbert Bush’un “Yeni Dünya Düzeni” ve sonrasında Clinton’ın genişleme ve angajman stratejileri oluşturmuştur. Soğuk savaş sonrası bu dönemde tek kutuplu bir dünya düzeni oluşturmak isteyen ABD özellikle Clinton’ın başkanlığı süresince bu tek kutuplu Amerikan liderliğindeki yapının tüm dünya halkları için gerekli olduğunu savunmuştur (Arı ve Pirinççi, 2011). Kamu diplomasisi açısından gerek bu dönem içerisinde kullanılan söylemlerin tüm dünya halkları tarafından kabul görmeyecek bir konseptte olması gerekse bu stratejileri yaymakta etkili olacak kamu diplomasisi kurum ve kuruluşlarının asgari düzeye indirgenmesi ilerleyen yıllarda ABD’nin karşılaştığı büyük sorunların habercisi olmuştur. 

11 Eylül 2001 yılında ABD’ye karşı gerçekleştirilen terör saldırısı, kamu diplomasisi bağlamında farklı bir döneme geçişin başlangıcı olmuştur. Literatürde 9/11 sonrası olarak değerlendirilen kamu diplomasisi bazı kesimler tarafından “yeni kamu diplomasisi” olarak da tasvir edilmektedir. ABD’nin süper güç kimliğine meydan okunduğu ve kışkırtıcılığı yönünde belirli bir kamuoyu oluşurken aynı zamanda “insanlar neden bizden bu kadar nefret ediyor?” sorusu zihinlerde canlanmaya başlamıştır. Bu soru sadece Amerikan vatandaşları için değil kısa süre sonra Washington’daki politika yapıcılar açısından da sıkça sorulan bir soru haline gelmiştir (Melissen, 2005). Bu bilgiler ışığında, Amerikan kamu diplomasisi bu dönem içerisinde stratejik iletişim kavramıyla bir arada kullanılmış, ulusal güvenlik öncelik tutulmuştur. Yapılan kamu diplomasisi faalietlerinin ana teması ‘terörle savaş’ olmuştur. Bu bağlamda, kamu diplomasisi uygulayıcıları bir yandan terörün insanlık değerlerine karşı bir saldırı olduğunu dile getirerek ortak düşman olarak betimlenen terör karşısından ülkeleri ABD safına çekmeye çalışırken, diğer yandan oluşan olumsuz ABD imajının düzeltilmesi için çaba sarf etmişlerdir (Günek, 2018).

9/11 olayları akabinde gerçekleşen Irak’ın işgali uluslararası kamuoyunda ABD imajını olumsuz yönde etkilemiştir. Bu durum ABD politika yapıcıları tarafından daha fazla kamu diplomasisi anlayışı yerini yeni bir kamu diplomasisi anlayışını gerekli kılmıştır. 2009 yılında göreve gelen Barack Obama ise dış politika anlayışını Bush döneminin tek taraflı dış politika anlayışının aksine ittifaklara, işbirliklerine ve kurumsal yatırımlara önem veren çok taraflı bir anlayış çerçevesinde gerçekleştirmeyi hedeflemiştir. Obama Dönemi kamu diplomasisinin mihenk taşı mahiyetinde olan “White Oak” metni uygulanan kamu diplomasisi faaliyetlerinde özellikle Müslüman halklara karşı güvenlik, terör, etnisite ve ülke temelli yaklaşımlar yerine daha aktif ve bütünleyici stratejileri işaret etmektedir. Obama döneminde hedeflenen dış politika faaliyetleri ABD’nin dünya liderliğini ve meşruiyetini tekrar kazanmak maksadıyla yumuşak güç ve sert gücün birleşiminden oluşan akıllı güç kavramı ekseriyeti altında gerçekleştirilmeye çalışılmıştır (Oktay, 2012).

Trump’ın seçim kampanyası olarak başlayıp daha sonra dış ve iç politikalarını büyük oranda etkileyen ‘Önce Amerika’ sloganı ABD vatandaşlarının belirli bir kesimi tarafından sıcak karşılansa dahi uluslararası arenada ABD imajına yönelik bir güven kaybına neden olmuştur. Trump dönemi kamu diplomasisi faaliyetlerinde göze çarpan bir değişiklik olmamakla birlikte gelişen ve önemini arttıran teknoloji faaliyetleri daha sık kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle Trump tarafından kullanılan Twitter, Beyaz Saray’ın açıklamalarını birinci ağızdan yayınlayan bir platform olmuştur (Günek, 2018). 

2. Türkiye Kamu Diplomasisi Politikaları

Günümüz kamu diplomasi anlayışının Türkiye açısından çok eski bir geçmişi olmadığını söylememiz gerekir. Fakat kamu diplomasisi uygulamalarına benzerlik teşkil eden politikaların Osmanlı dönemine kadar dayandığını ifade etmek mümkündür. Osmanlı’nın hüküm sürdüğü topraklar genişledikçe, yeni elde edilen topraklar üzerinden istikrarın ve verimin sağlanması için belirli politikalar izlenmiştir. İstimalet Siyaseti de bunlardan birisidir. Kelime anlamı olarak “meylettirme, cezbetme, gönül alma” mânasına gelmektedir. Kelimenin de anlamından anlaşılacağı üzere Osmanlı devleti fethettiği topraklar üzerindeki halklara hoşgörü ile yaklaşmış, onların inanış ve kültür özellikleri üzerinde herhangi bir asimilasyon çabası içerisine girmemiştir. Ayrıca Türkiye’nin ilk kamu diplomasisi kurumu olarak gösterilen “Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü” işlev açısından 1862 yılında kurulan “Matbuat İdaresi” ile benzerlik göstermektedir (Koçer, 2019).

Yumuşak güce ait uluslararası normların ve diplomasinin tercih edilirliğinin II. Dünya Savaşı’ndan sonra ivme kazandığı çalışmanın giriş kısmında değinilmiştir. Soğuk Savaş ve 11 Eylül terör saldırısından sonra değişen dünya düzeninde devletlerin o döneme kadar sağlanmış barış ortamını korumak ve böylesi bir ortamda kendilerini meşru bir zeminde olduğunu uluslararası kamuoyuna kabul ettirmek maksadıyla yumuşak güce olan ilgi ve uygulamalarını arttırdığı görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti yumuşak gücün temel dinamikleri olan demokratik araçları ve kurumları bünyesinde barındıran bir devlet olmuştur. Bu minvalde, Türkiye’nin küresel ve bölgesel örgütlere katılım, iki ve çok taraflı anlaşmalara taraflık, sosyal süreçlere gösterilen ilgi ve gerek bölgesel gerekse ulusal meselelere olan duyarlılık gibi politikaları izlediğini, yumuşak güce yönelik politikaların son zamanlarda eskiye nazaran önem kazandığını söylemek mümkündür. Türkiye’nin derin tarihsel ve kültürel kodlarının olması kamu diplomasisinin uygulama alanını etkileyen diğer bir önemli faktördür.

Türkiye yirmi birinci yüzyılın başına kadar “kamu diplomasisi” kavramını resmi olarak kullanmasa da bağımsızlık hareketinin ilk günlerinden itibaren, çeşitli araç ve medya aracılığıyla yabancı kitlelere ulaşma konusunda uzun bir geçmişe sahiptir (Sevin, 2017). 2000’li yılların neredeyse tamamında iktidar konumunda olan AKP hükümetinin kamu diplomasisini gerçekleştirmedeki temel dayanağının bu kültürel ya da tarihsel mirası uygun bir şekilde dünya kamuoyuna ifade ederek, bazı çevrelerce ülkenin tarihine atfedilen kötü imajı (Ermeni soykırımı, insan hakları ihlali, Osmanlı dönemindeki bazı uygulamaların doğru bulunmaması gibi) değiştirmek olduğu söylenebilir. Türkiye, uluslararası siyasi arenadaki marka değerini yeniden kazanmak için ağırlıklı olarak iletişim kampanyasını kullanmakta ve bunu genel olarak kendisine yakın bölgelerdeki, yani Orta Doğu, Balkanlar ve Orta Asya’daki topluluklarla iletişimini geliştirerek kurmaktadır. Türkiye, kendisini uluslararası arenada yükselen bir güç olarak görmekte ve uluslararası siyaseti etkileme kapasitesini göstermeye çalışmaktadır (Sevin, 2017). Türkiye’nin yükselen bir güç olma isteği yer aldığı uluslararası çok taraflı anlaşmalarla örtüşmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi´nden G-20´ye, İslam Konferansı Örgütü´nden Avrupa Konseyi’ne, NATO´dan AGİT´e kadar hem bölgesel hem küresel işbirliklerinin bünyesinde kritik görevler ve misyonlar edinmesi bu isteğini kanıtlar niteliktedir (Kalın, 2011).

Aktif bir dış politika gündemi yürütme arzusu, özellikle 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidara gelmesinden sonra görülmektedir (Sevin, 2017). AKP hükümetinin “bölgesel bir aktör, merkez konumdaki ülke ve küresel bir aktör” olma ideallerini gerçekleştirebilmek için kamu diplomasisinin öneminin bilinciyle hareket ettiğini ve bu yönde politikalara özen gösterdiğini söyleyebiliriz.

Türkiye Cumhuriyeti için kamu diplomasisi hem bir fırsat hem de bir gereklilik arz etmektedir. Çağdaş Türk dış politikası, Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri gibi Türkiye’nin uzun süredir Batılı müttefiklerinin tercihlerinden etkilenmeden bağımsız dış politika hedefleri oluşturmaya ve sürdürmeye dayanmaktadır (Davutoğlu, 2013). Bu dönem Türk dış politikası ana hatlarıyla Ahmet Davutoğlu tarafından şu başlıklar altında tanımlanmıştır: özgürlük ve güvenlik arasında denge, komşularla sıfır sorun, çok boyutlu ve çok kulvarlı dış politika, esnekliğe dayalı yeni bir diplomatik söylem ve ritmik diplomasi (Sözen, 2006). Bu bağlamda şekillenen Türkiye dış politikası, kamu diplomasisi araçlarının gelişmesine ve kullanılabilirliğine katkı sağlamıştır. Kamu diplomasisinin şekillenmesinde Kalın’a göre Türk dış politikasının üç temel dayanak noktası etkili olmuştur ve bunlar; küresel adalet, güvenlik ve özgürlük dengesi ile yeni filizlenen ekonomik ilişkiler ve yatırımlar ortamı olarak sıralanmaktadır (Kalın, 2012).

“Dış dünya ile girilen etkileşim ve tecrübe aktarımı Türkiye’nin modernleşmesinde etkili olduğu gibi diplomasideki kalıplaşmış yapıyı da yerinden oynatmıştır. 1990’lı yıllarda önce yeni bağımsız Türk cumhuriyetleri ile başlayan ve ardından dünya çapında sürdürülen insan, mal ve sermaye akışı Türkiye’nin iç ve dış politikasındaki dönüşümü devam ettirmiştir. AB’ye tam üyelik müracaatının uygun bulunmasının ardından başlayan katılım ve uyum müzakereleri ise, bu dönüşümde katalizör işlevi görmüştür. Bu süreçte diplomasi de Dışişleri Bakanlığının tekelinden çıkarak yeni aktörler ve uygulayıcıların katılımına açılmıştır” (Purtaş, 2013). Türk kamu diplomasisinin koordineli bir şekilde yürütülmesi amacıyla 2010 yılında Başbakanlık düzeyinde “Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü” kurularak kamu diplomasisi faaliyetlerine kurumsal bir zemin oluşturulmuştur (Ekşi 2018). 

90’lı yıllardan itibaren, özellikle insani yardım faaliyetleri ve eğitim alanında yurt dışında gerçekleştirilen sivil toplum çalışmaları ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı – TİKA gibi resmi kurumları aracılığıyla Türkiye’nin kamu diplomasisi faaliyetleri ivme kazanmıştır. 2000’li yıllardan sonra dış politikasını gözden geçirerek bölgesinde ve dünyada daha aktif bir uluslararası ilişkiler yöntemini benimseyen Türkiye, bu alanda adeta atılım yapan ülkelerdendir. Ak Parti hükümetleri bu konuyu daha öncelikli bir şekilde ele alarak belli bir strateji ve program çerçevesinde uygulamaya başlamışlardır. Bu kapsamda, TİKA’nın misyonunda değişikliğe gidilmesi, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Vakfı, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Maarif Vakfı gibi kurumların ihdas edilmesi, Anadolu Ajansının çok dilli yayın hayatına geçmesi, TRT’nin uluslararası yayınlara önem vermesi ve bu amaçla yeni kanallar açması gibi çalışmalar Türkiye’yi kamu diplomasisi alanında daha iddialı ve etkin hale getirmiştir (Kocabıyık 2019).

Turgut Özal dönemi ile birlikte serbest piyasa ekonomisinin benimsenmesiyle, Türkiye küreselleşme sürecinin de etkisiyle hem pazarlarını hem de politikasını dış pencerelere uyumlu hale getirmeye başlamıştır (Akgün, 2009). Kamu diplomasisinin sürdürülebilirliği ve daha etkili bir hale gelmesi için serbest ekonomi düzleminin oldukça önemli olduğunu söylemek mümkün. Bu bağlamda Türkiye’nin inşaat endüstrisinin Orta Asya, Afrika ve Orta Doğu bölgelerinde etkili olması, TAP-TANAP projeleri, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı projesi, G-20 ve G-8 gibi uluslararası ekonomik platformlara katılım ve ev sahipliği gibi dış politikada Türkiye lehine olumlu çıktıları olan bu ekonomik atılımlar şüphesiz kamu diplomasisi adına Türkiye’ye belirli bir manevra alanı sağlamaktadır. Ayrıca Türk Hava Yolları gibi ulaştırma sektöründe uluslararası bilinirliği oldukça fazla olan bir şirketin, Türkiye’nin dünya kamuoyunda görünürlüğüne katkı sağladığını söylemek mümkündür. Son zamanlarda Türkiye kamu diplomasisi faaliyetlerinin daha koordineli bir sistemle ilerleyebilmesi adına iletişim faaliyetlerini Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı yine bu alanda yürütülen kültürel faaliyetleri ise Kültür ve Turizm Bakanlığı çatısı altında toplamıştır (Kocabıyık, 2019).

3. USAID ve TİKA Faaliyetlerinin Karşılaştırılması: Kosova Örneği

Kimlik; psikoloji, sosyoloji, felsefe gibi birçok multidisipliner alanın inceleme konusu olagelmiştir. Bir kişinin, topluluğun, grubun, bölgenin veya ulusun kimliği o’nun veya onların kendini nasıl tanımladığı ile ilgilidir. Oluşan ya da oluşturulan kimliklerimizin de isimlerimiz gibi bizim tanımlamamıza, ilişkiler kurmamıza veya birliktelik sağlayabilmemize olanak sağlar. Kimlik bir aidiyet unsurudur. Bauman’a göre kimlik belirsizlikten kaçıştır. Ancak, bu ilişkiler ve tanımlamalardan doğan sonuçlardan her zaman olumlu çıktılar alınmayabilir. Aynı zamanda dış etkenlerin de kimlik kavramı üzerinde etkisinin olduğunu söylemekte fayda vardır. 

Balkanlar, gerek siyasi ve beşeri coğrafyası gerekse stratejik konumu (Batı’nın doğuya açılan kapısı – köprü gibi tanımlamalar ) itibariyle çeşitli dünya milletlerinin ilgisini çekmiş ve birçok medeniyeti, hanedanlığı, imparatorluğu bünyesinde barındırmıştır. Bu bilgiler ışığında, Balkanlar’ın kozmopolit, çok ırklı bir yapısının olduğunu söylemek mümkündür. Böyle bir yapının oluşmasında çeşitli kültürel öğeler, dinler ve dillerin olması başat konumdadır. Belirli bir bölge içerisinde bu kadar farklılık belirli bir girift (iç içe geçmişlik) yapıyı oluşturmaktadır. Bu girift yapı ise uzun yıllardır süre gelen kimlik bunalımlarını, belirsizlikleri, çatışmaları beraberinde getirmiştir. Kosova bu coğrafyada kimlik çerçevesinde gelişen olumsuz sonuçlardan en çok etkilenen ülkelerden biri olmuştur. Bölgedeki çok ırklı ve çok kültürlü yapı bölgede kimi zaman aşırı milliyetçilikten kaynaklanan çatışmalara sahne olmuştur. Bu bağlamda, Arnavutlar ve Sırplar arasındaki anlaşmazlıkların Kosova özelinde yankı bulması bölgedeki siyasi istikrarsızlıkla birleşince durum içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Uluslararası arena gerek istikrarlı bir barış ortamı sağlanması adına gerekse insan hakları ihlallerine karşı müdahale zorunluluğunu gerekçe göstererek bölgeye müdahale etmiştir. 1999 yılında Kosova’nın BM kontrolü altına girmesiyle arabuluculuk faaliyetlerine ihtiyaç duyulmuştur. Arabuluculuk faaliyetleri beraberinde insani yardım, işbirliği ve kalkınma gibi ülkelerin kamu diplomasisi alanına girebilecek faaliyetleri beraberinde getirmiştir. Bu minvalde, ABD ve Türkiye kamu diplomasi araçlarından biri olan TİKA ve USAID ile bölgede aktif olmaya çalışmışlardır.

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Orta Asya Türk devletlerinin bağımsızlığını kazanması hasebiyle bu devletlerin Türkiye Cumhuriyeti’nden belirli beklentileri olduğunu söylemek mümkündür. Bu minvalde, 1992 yılında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) kurulmuştur. TİKA’nın o dönem içerisinde ilke edindiği görev “ata toprakları” olarak sayılan bu bölgelerdeki devletler ile ekonomik, kültürel ve sosyal işbirliklerini arttırmak olmuştur. Bu çerçevede projeler yürüten TİKA 2000’li yıllarda dünyanın küreselleşmesine paralel olarak çalışma alanında genişleme yoluna gitmiştir. Özellikle 2011 yıllarından itibaren çalışmanın ilk kısımlarında bahsedilen Türkiye’nin esnek dış politikalarında etkisiyle TİKA çalışma alanını 5 kıtada toplam 150’ye yakın ülkede faaliyet gösterecek bir pozisyona getirmiştir. 60 ülkede 62 Koordinasyon Ofisi bulunan TİKA misyonunu ata topraklarıyla sınırlamayıp faaliyet gösterdiği ülke toprakları arasında bir “barış hattı” oluşturmayı hedeflemektedir. Kalkınma ve işbirliği temelli yürütülen projelerin yanı sıra TİKA kendi misyonunu; “doğumdan ölüme kadar insan hayatını ilgilendiren her sektörde nitelikli projeler üretmek” şeklinde tanımlamaktadır (TİKA).

USAID (ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı), Amerika dışındaki topraklarda demokratik değerleri teşvik etmek ve demokratik faaliyet alanını genişletmek, özgür, barışçıl ve müreffeh bir dünya geliştirmek adına Amerikan dış politikasını desteklemek amacıyla çalışmalar yürüten ABD kamu diplomasisi araçlarından biridir. 1961 yılında Kennedy başkanlığı döneminde “Dış Yardım Yasası” kapsamında kurulan USAID, 2021 yılına gelindiğinde 100’den fazla ülkede faaliyet göstermeye başlamıştır. Amerikan dış politikasının resmi faaliyetlerini yürütmede bir araç olarak görevler üstlenen organizasyon, dış işlerine ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nin rehberliğine bağlıdır. Faaliyet alanları genel olarak küresel sağlığın teşviki, küresel istikrar, insani yardım, inovasyon ve ortaklıklar ve kadınların sosyal alandaki rolünün artırılmasına yöneliktir. Bu bağlamda hem küreselleşme ile birlikte meydana gelen eşitsizlikleri minimize etme hem de dış yardımı Amerikan çıkarları adına ilerletmek adına iki yönlü bir amaç yürüten USAID karşılıklı kalkınmayı incelemektedir (USAID, 2019).

Kosova müdahalesi akabinde bağımsızlığa giden süreç içerisinde Türkiye ve ABD bölgeye yönelik alınan kararlar neticesinde NATO ve BM nezdinde stratejik ortak olarak hareket etmiştir. Bu bilgiler ışığında, hem TİKA hem USAID bölgedeki soğuk barışın kalıcı bağımsızlığa dönüştürülmesinde etkili bir kamu diplomasisi sergilemişlerdir. Uluslararası organizasyonlar ve yapılan kamu diplomasisi faaliyetlerinde Kosova’nın bağımsızlığına yönelik ortak söylem birliğinin sahada karşılık bulması bölge halkının ihtiyaçlarının karşılanmasında etkili olmuştur. Bu bağlamda, USAID 1999 yılından günümüze kadar olan süreç içerisinde Kosova’ya 950 milyon doların üzerinde yardım yapmıştır (USAID, 2020). TİKA bünyesinde ise bölgeye 2019 yılında kadar olan süreç içerisinde 150 milyon dolara yakın yardım yapılmıştır (TİKA, 2019). OECD verilerine göre, Kosova Batı Balkanlar’da en az gelişmişlik düzeyine sahip ülkedir (OECD, 2019). Bu durum kentleşme, tarım, işsizlik ve eğitim alanları başta olmak üzere TİKA ve USAID’in yapmış olduğu yatırımların Kosova’nın kalkınması açısından önem arz ettiğini kanıtlar niteliktedir.

Tablo 1: (T.C Priştine Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği 2017

TİKA Kosova’da yürüttüğü kamu diplomasisi faaliyetleri kapsamında Priştine Yaşar Camii gibi Osmanlı döneminden kalma tarihi ve kültürel mirasları restore etmektedir (TİKA, 2011). USAID, yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü güçlendirmek için Kosova Hükümeti ile birlikte çalışmaktadır; seçilmiş yetkililer ve seçmenleri arasındaki iletişimi geliştirmek ve Kosova Meclisinin yürütmeyi yeterince denetlenmesini sağlamak amacıyla kimlik faktöründen ziyade liberal politikaların uygulandığı bir toplum inşası desteklenmektedir. USAID’in hukukun üstünlüğü kapsamında Kosova vatandaşlarına verdiği destek neticesinde Priştina Asli Mahkemesi’nin ilk kadın başkanı Aférdita Bytyqi liyakat ile seçilmiştir (USAID, 2021). Bu bilgiler ışığında, TİKA bölgeye yönelik uygulamış olduğu kamu diplomasisi faaliyetlerinde iki ülke arasındaki tarihsel kodlara ve ortak kimliğe vurgu yaparken, USAİD liberal düşüncelerin öngördüğü şekilde Kosova’da yaşayan tüm halkları kapsayacak bir yaklaşım benimsemiş ve yapmış olduğu faaliyetleri küresellik başlığı altında gerçekleştirmiştir.

ABD’nin bölgeye yönelik kamu diplomasisi faaliyetlerinin II. Dünya Savaşı yıllarında başladığını, bölgede kurumsal anlamda faaliyetlerin USIA ve VOI gibi önemli kuruluşlar tarafından o dönemlerden itibaren yürütüldüğünü söylemek mümkün. Dolayısıyla USAID’in bölgede yapmış olduğu kamu diplomasisi faaliyetlerinin bu kurumların faaliyetlerinin bir ardılı olduğu ifade edilebilir. Türkiye ise bölge ile derin tarihsel bağları olmasına rağmen bu bölgede yapılan kamu diplomasisi faaliyetlerini Soğuk Savaş sonrasındaki bir süreçte geliştirerek devam ettirmiştir.

Sonuç

Teknolojik faaliyetlerin geliştiği değil, teknolojik ve sanal bir âlemin bizi çevrelediği bir dünyada yaşadığımızı düşünmek çok akıl dışı bir varsayım olmayacaktır. Sosyal medya vasıtasıyla bilgi daha önce hiç yayılmadığı kadar hızlı bir şekilde kıtalararası yapılabilmektedir. Bir fikrin veya uygulamanın kolaylıkla yayılabildiği günümüzde kamu diplomasisi faaliyetlerinin hassasiyetle uygulanması, yapılan uygulamaların milliyetçilik gibi ırksal bir etmeden beslenen ve kolayca fanatik bir hal alabilen etmenlere vurgu yapmaması, insanoğlunu geçmişteki makûs kaderinden uzak tutmak adına önem arz etmektedir. Ayrıca, evrensel değerler göz önünde tutularak adaletli dağıtımın, işbirliklerinin, eşit fırsatların öne çıkarıldığı kamu diplomasisi faaliyetlerinin ülke adına çıktıları daha kalıcı olacaktır. İnsanların bir arada yaşayabilmesi için ırksal, dinsel, tarihsel şovenist duygulardan arındığı bir ortamı destekleyen ve bu yönde faaliyetler gerçekleştiren tüm kamu diplomasisi uygulayıcıları istikrarlı bir barış ortamının oluşmasında şüphesiz başat aktörlerden biri olacaklardır. Kamu diplomasisi faaliyetlerinin daha istikrarlı ve geleceğe yönelik olabilmesi için bu faaliyetlerin uygulayıcılarının daha inovatif olmaları gerekmektedir. Belirli bir dönemin, hükümetin veya olayın ekseriyeti altında gerçekleşen kamu diplomasisi faaliyetleri o döneme, o hükümete veya o olaya yönelik kalacak ve işlerliğini kaybetmesi kuvvetli bir ihtimal olacaktır.

Uygulanan kamu diplomasisi faaliyetlerinin ve bunu uygulayan araçların belirli bir koordinasyon ve ortak söylem içerisinde olması ise hem oluşturulmak istenen ülke imajına hem de uygulanan faaliyetin başarılı olmasına katkı sağlayacaktır.

Eren Yıldız

Balkan Çalışmaları Staj Programı

Kaynakça

Akçadağ, E. (2010). Dünya’da ve Türkiye’de Kamu Diplomasisi. Kamu Diplomasisi Enstitüsü. Erişim adresi: https://www.kamudiplomasisi.org/makaleler (Erişim Tarihi: Ocak 18, 2021).

Akgün, B. (2009). Türk Dış Politikası ve Uluslararası Örgütler. Akademik Orta Doğu, 3(2), 1-40. 

Arı, T., ve Pirinççi, F. (2011). Soğuk Savaş Sonrasında ABD’nin Balkan Politikası. Alternatif Politika, 3(1), 1-30.

Aydoğan, B. (2011). Rapor: Güç Kavramı ve Kamu Diplomasisi. Politika Dergisi. 

Bennett, L. (2004). Global Media and Politics: Transnational Communication Regimes and Civic Cultures. Annual Review of Political Science, 7(1), 125-148.

Culbert, D. H. (1986). Information Control and Propaganda: Records of The Office of War Information. University Publications of America

Cull, N. J. (2012). The Decline And Fall Of The United States Information Agency: American Public Diplomacy, 1989-2001. Palgrave Macmillan US.

Çeçen, A. F. (2013). Algı Değişiminde Kamu Diplomasisi ve Diğer Parametreler. Kamu Diplomasisi Enstitüsü. Erişim Adresi: https://www.kamudiplomasisi.org/makaleler/makaleler/131-alg-deiiminde-kamu-diplomasisi-ve-dier-parametreler- (Erişim Tarihi: Ocak 15, 2021).

Davutoğlu, A. (2013). 2014 Yılına Girerken Dış Politikamız. MFA. Erişim Adresi: http://www.mfa.gov.tr/site_media/html/2014-yilina-girerken-dis-politikamiz.pdf (Erişim Tarihi: Ocak 15, 2021).

Demirkıran, D. (2019). Haluk Karadağ, Uluslararası İlişkilerde Yeni Bir Boyut Kamu Diplomasisi. Uluslararası İlişkiler Dergisi, 16(63), 145-148.

Ekinci, M. U. (2017). Türkiye-Balkanlar ilişkileri. Ankara: SETA, 7-20.

Ekşi, M. (2018). Kamu Diplomasisi ve AK Parti Dönemi Türk Dış Politikası. Cilt 2. Ankara: Siyasal Kitabevi. 

Ekşi, M., Erol, M. S. (2018). The Rise and Fall Of Turkish Soft Power and Public. Gazi Akademik Bakış, 11(23), 15-45.

Günek, A. (2018). Amerikan Kamu Diplomasisinin Üç Evresi: Propaganda, Geleneksel Kamu Diplomasisi ve Stratejik İletişim. The Journal of Social Science, 2(3), 55-56.

Isaacson, W. (2004). A Declaration of Mutual Dependence. Erişim Adresi: https://www.nytimes.com/2004/07/04/opinion/a-declaration-of-mutual-dependence.html (Erişim Tarihi: Ocak 16, 2021).

Justice for Kosovo. (2021). Erişim Adresi: https://www.usaid.gov/news-information/videos/justice kosovo (Erişim Tarihi: Ocak 27, 2021).

Kalın, İ. (2011). 2000’li Yıllar: Türkiye’de Dış Politika. İstanbul: Meydan Yayıncılık. 

Kalın, İ. (2012). Turkish Foreign Policy: Framework, Values, and Mechanisms. International Journal: Canada’s Journal of Global Policy Analysis 67(1) 14-17.

Kalın, İ. (2010). Türk Dış Politikası ve Kamu Diplomasisi. (Ed. Usul, A. R.) Yükselen Değer Türkiye içinde, Kamu Diplomasisi Enstitüsü. İstanbul: MÜSİAD.

Kocabıyık, H. (2019). Değişen Diplomasi Anlayışı, Kamu Diplomasisi ve Türkiye. Avrasya Etüdleri, 55(1), 163-196.

Koçer, D. N. (2019). Türkiye’de “Kamu Diplomasisi”nin Kurumsallaşması: Matbuat İdaresi’nden İletişim Başkanlığı’na. Konya Sanat Dergisi (2), 87-102.

Kosova Türkolojisinin 30. Yılı Paneli. (2018). Erişim Adresi: https://www.tika.gov.tr/tr/haber/kosova_turkolojisi%27nin_30_yili_paneli-43889 (Erişim Tarihi: Ocak 25, 2021).

Köksoy, E. (2015). Kamu Diplomasisi Perspektifinden Ulus Markalaması. Akdeniz İletişim Dergisi, (23), 43-61.

Medyada TİKA. (2015). Erişim Adresi: https://www.tika.gov.tr/tr/video/tikanin_arnavutluk_faaliyetleri 20693 (Erişim Tarihi: Mayıs 29, 2020).

Melissen, J. (2005). The New Public Diplomacy: Soft Power in International Relations. Palgrave Macmillan.

Nesnay, M. (2002). The Creel Committee’s Influence on the Image of the Great War. Historical Methods. Erişim Adresi: https://marynesnay.com/images/CPI.pdf (Erişim Tarihi: Ocak 20, 2021).

Nye, J. (1990). Bound to Lead: The Changing Nature of American Power. New York: Basic Books.

OECD. Development in Kosovo. 2019. Erişim Adresi: https://www.oecd-ilibrary.org//sites/c3aef350- en/index.html?itemId=/content/component/c3aef350-en#section-d1e10643 (Erişim Tarihi: Ocak 16, 2021).

Oğultürk, M. C. (2014). Kosova’nın Bağımsızlık Süreci Kapsamında ABD Dış Politikasının Analizi. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 10(19), 0-132.

Oktay, E. G. (2012). NATO’nun Dönüşümü ve Kamu Diplomasisi’nin Artan Rolü. Uluslararası İlişkiler, 9(34), 125-149.

Purtaş, F. (2013). Türk Dış Politikasının Yükselen Değeri: Kültürel Diplomasi. Akademik Bakış, 7(13). 

Sancar, G. A. (2012). Kamu Diplomasisi ve Halkla İlişkiler. İstanbul: Beta Yayınları.

Sevin, E. (2017). Public Diplomacy And The Implementation of Foreign Policy In The US, Sweden and Turkey. London: Palgrave Macmillan.

Sözen, A. (2006). Changing Fundamental Principles in Turkish Foreign Policy Making. International Studies Association Annual Convention. San Diego: CA. 

T.C. Priştine Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği. (2017). Kosova’nın Genel Ekonomik Durumu Türkiye ile Ekonomik ve Ticari İlişkiler. Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı. https://ticaret.gov.tr/data/5b8a43355c7495406a2276e2/Kosova.pdf (Erişim Tarihi: Ocak 20, 2021).

The U.S Government Contınues With Its Commitment to Support Kosovo’s Journey to Self-Reliance. (2020). Erişim Adresi: https://www.usaid.gov/kosovo/news-information/press-releases/us government-continues-its-commitment-support-kosovo%E2%80%99s-0 (Erişim Tarihi: Ocak 16, 2021).

TİKA. (2011). https://www.tika.gov.tr/tr/duyuru/tika_ve_kosova_cumhuriyeti_kultur_bakanligi_arasinda_ kosova_pristine_yasar_pasa_camiinin_ve_gazi_mestan_turbesinin_restorasyon_projesi_prot okolu_imzalandi-9255 (erişildi: Ocak 16, 2021).

TİKA. Erişim Adresi: https://www.tika.gov.tr/tr/sayfa/hakkimizda-14649 (Erişim Tarihi: Ocak 13, 2021).

Tuch, H. N. Communicating With the World: U.S Public Diplomacy Overseas. New York: St. Martin’s Press, 1990.

Türkiye Kalkınma Yardımları Raporları. (2019). Erişim Adresi: https://www.tika.gov.tr/tr/yayin/liste/turkiye_kalkinma_yardimlari_raporlari-24 (Erişim Tarihi: Ocak 16, 2021).

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı. (2020). TİKA’nın Kovid-19 salgını nedeniyle Kosova’daki yardımları sürüyor. Erişim Adresi: https://www.iletisim.gov.tr/turkce/yerel_basin/detay/tikanin-kovid-19-salgini-nedeniyle kosovadaki-yardimlari-suruyor (Erişim Tarihi: Mayıs 29, 2020).

Tüysüzoğlu, G. (2017). Soğuk Savaş Sonrası Türkiye’nin Balkanlar Stratejisi (s. 3-17). (Ed. Yürür, P., Özkan, A.) Soğuk Savaş Sonrası Türkiye’nin Balkanlar Siyaseti içinde, Ankara: Detay Yayıncılık.

USAİD. (2019). Erişim Adresi: https://www.usaid.gov/who-we-are (Erişim Tarihi: Ocak 15, 2021).

Who we are. (2019). Erişim Adresi: https://www.usaid.gov/who-we-are (Erişim Tarihi: Ocak 16, 2021).

Yürür, P., Özkan, A. (2017). Soğuk Savaş Sonrası Türkiye’nin Balkanlar Siyaseti. Ankara: Detay Yayıncılık. 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Teknolojinin Göçmen Havaleleri Üzerindeki Etkisi: Gelişmekte Olan Ülke Perspektifi

Gökçen Ayzıt Kırkali  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Yurt dışında çalışan göçmenlerin...

Kosova Avrupa Konseyi Üyeliğine Bir Adım Daha Yaklaştı

Avrupa Konseyi'nin Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi, 31 ülkenin...

Bosna Hersek Seçim Yasası Değişti

Bosna Hersek, Dayton Barış Anlaşması sonrasında kurulan karmaşık siyasi...

Dijital Araçların Göç Süreçlerindeki Rolü

Hazırlayan: Büşra KEŞLİ TOROSLU Özet Bu araştırma, dijital teknolojilerin göç ve...