Machiavelli’nin Ahlak Anlayışı ve İnsan Doğası Üzerine Yaklaşımlarının Realist Teori Bağlamında İncelenmesi

Özet

Bu makalede, Uluslararası İlişkiler disiplinindeki realist teori çerçevesinde Niccolo Machiavelli’nin Prens kitabında ele aldığı insan doğası ve erdem anlayışları incelenmiştir. Machiavelli’nin bir yöneticiye nasihat şeklinde yazdığı Prens eserindeki realist yaklaşımların günümüzdeki realist teoriyi ne şekilde etkilediğine dair kavramsal analizler yapılmıştır. Çalışmada ilk olarak realist teorinin ortaya çıkışı ve realist teorinin temel unsurları anlatılmıştır. Realizmin önde gelen isimlerinden olan Machiavelli’nin yaşadığı dönemdeki İtalya incelenerek, Machiavelli’nin Prens kitabındaki “insan doğası” ve “erdem” kavramlarına yaklaşımının nasıl oluştuğu analiz edilmeye çalışılmıştır. Sonuç kısmında ise bulgular, anlatıcının yorumuyla birleştirilmiş ve genel bir değerlendirmeye varılmıştır.

Anahtar Sözcükler: Machiavelli, Prens, Erdem, İnsan Doğası, Realizm.

Abstract

In this article, in the context of realist theory within the discipline of international relations, Niccolo Machiavelli’s book Prince examines the understandings of human nature and virtue. In Machiavelli’s Prince, written in the form of advice to a ruler, conceptual analyses have been made of how realist approaches affect modern realist theory. The study first described the emergence of realist theory and its essential elements. With studying Italy in the period in which Machiavelli lived, in which he was one of the leading figures of the realism, narrator analyzed how Machiavelli’s approach to the concepts of “human nature” and “virtue” was formed. The results are combined with the narrator’s interpretation in the conclusion section, and an overall evaluation has been reached.

Keywords: Machiavelli, Prince, Virtue, Human Nature, Realism.

1.Giriş

Tarihte zamanla ulus devletlerin oluşmaya başlaması ile, ulus devletlerin birbirleriyle temas halinde oldukları bir arena da oluşmaya başlamıştır. Uluslararası ilişkiler bu şekilde gelişim göstermiş ve teoriler bu şekilde ortaya çıkmıştır. Teorilerin amacı devletler arasındaki karşılıklı politik etkileşim kalıplarını bulmak ve onları analiz etmektir. Bu bağlamda, en çok ilgi gören ve destekçi toplayan teori olarak realizmi ele alabiliriz. Realizm, insanın doğasının kusurlu olduğunu savunan “güç” kavramını en nihai amaç olarak gören kuramdır. Bu teorinin önde gelen isimlerinin eserlerinde altını çizdikleri bazı noktalar, realizmin yapı taşlarını oluşturur. Önemli düşünürlerden birisi olan Nicollo Machiavelli, realist düşünceye yön vermiş ve teorinin ilkelerinin şekillenmesine katkısı olan birisidir.

Niccolo Machiavelli, İtalyan Rönesans hareketinin en önemli figürlerinden olmasının yanı sıra politika biliminin kurucusu sayılmaktadır. 3 Mayıs 1469’da Floransa’da dünyaya gelen düşünür, aynı zamanda devlet adamı, diplomat, askeri stratejist ve yazardır. Machiavelli, uzun süren siyasi yaşantısının ardından o dönemdeki stabil olmayan devlet işleri nedeniyle değişen yönetici sınıf yüzünden görevden alınmıştı ve sürgün edilmişti. Floransa’nın önde gelen ailesi olan Medici’ler yönetimi ele aldıktan sonra, Machiavelli Floransa’dan uzak bir kasabada yaşamını sürdürürken, Lorenzo de Medici’ye ithafen Prens kitabını yazmıştır. Bu başyapıtta siyasette devletin belirleyici olması gerektiğini öne süren yaklaşımı sayesinde realist yaklaşımın kurucularından sayılmıştır. Realist bir bakış açısına sahip Prens kitabında Machiavelli insan doğası ve ahlak konularını da ele almıştır ve bu yüzden birçok insan tarafından tepki görmüştür. İleri sürdüğü yaklaşımlar, etik görülmemekle beraber belirli bir süre İtalya’da Machiavelli kitapları yasaklanmıştır.

Tarihte yaşanan olaylar ve savaşlar ışığında yazılan Prens kitabı, İtalya’nın birliğe ulaşma arzusundan ötürü yola çıkılarak kaleme alınmıştır. Amaç için her yol mübah gören bir tutum sergileyen Machiavelli, insan doğasını ve ahlak kavramlarını farklı bir bakış açısıyla analiz etmiştir. Machiavelli, sırf gücü kazanmak ve korumak adına ahlaksız davranışların olumlu olmasını savunduğu için ahlaksız olarak nitelendirilmesi, günümüzdeki realist kuramın savunucularını bu yönde mi etkilemiştir? Ahlak kavramının, değişkenlere bağlı olduğunu savunan Machiavelli’nin ahlak anlayışının fikirlerini ne yönde etkilediği ve hangi şartlar altında oluştuğu ciddi bir inceleme konusudur. 

2. Realizmin Ortaya Çıkışı

Uluslararası ilişkiler disiplininde devlet merkezli ve güce odaklı bir teori olan Realizmin ortaya çıkışı, ABD’de birçok akademisyen tarafından 1648 yılında yapılan Vestfalya Barış Antlaşması’na dayanmaktadır (Düzgün, 2020 s.258). Her ne kadar antlaşma realizmin başlangıcı olarak Kabul edilse de uluslararası ilişkilerin temel teorilerinden birisi olan realizmin etkileri daha eski zamanlarda da görülmektedir. Thucydides, Nicollo Machiavelli, Thomas Hobbes, Kenneth Waltz ve Hans Morgenthau gibi düşünürler akademide realizmin kurucuları olarak geçmektedir (Ateş, 2009 s.12).

Birinci Dünya Savaşının sona ermesinin ardından bıraktığı umutlar 1930’ların sonuna doğru büyük bir karamsarlığa dönüşmüştü çünkü dünya siyasetinin karmaşık bir hal almasına neden olan diktatörlüklerin egemen olduğu faşizm boy göstermişti. O dönemlerde genel anlamda askeri güç ve silahlanma yarışının kazanan bloğu olarak adlandırılmak ‘güç’ kavramı ile tanımlanıyordu ve ulus-devletlerin arasındaki tek mutlaklık olarak bu kavram ön plana çıkmaktaydı (Aydın, 2004 s.35). Durum böyle olunca İkinci Dünya Savaşı gecikmeden dünya üstünde geniş bir alana yayıldı. Realizm temellere dayanan bu iki dünya savaşı arasında çıkan teori idealizme bir tepki olarak o yıllarda ortaya çıkmıştır. Uluslararası ilişkiler çalışmalarında realizm teorisinin anlaşılması Hans Morgenthau, Edward Hallett Carr, Machiavelli ve Hobbes gibi düşünürlerin fikirleri ile anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu yazarlar, ulusal çıkar, iç ve dış güvenlik ayrımları, güç ve güç dengesi gibi konuların, kavramların ve sınıflandırmaların babaları olmuştur. Uluslararası ilişkilerin doğuşundan sonra beliren yeni siyaset anlayışının temsilcisi ve realist yaklaşımın klasik öncüsü olan Thomas Hobbes, realist Uluslararası İlişkiler yaklaşımın kurucusu kabul edilen Hans J. Morgenthau ve neo-realizmin önemli temsilcisi Kenneth Waltz’ın görüşleri önem kazanmıştır (Ateş, 2013 s.63).

Realistler gerçekten ne olduğuyla ilgilenirler ve idealistleri ütopik bir bakış açısına sahip olmakla suçlarlar, realistlere göre idealistler ne olması gerektiğiyle ilgilendikleri için dünyayı anlamakta yetersiz kalıyorlar (Bell, 2017 s.3). Modern realizmin önde gelenlerinden olan Hans Morgenthau, uluslararası politikadaki iktidar mücadelesinin tanımını şu şekilde yapmıştır: “Ulusal çıkarlara dayanan nesnel ve evrensel kurallarla yönetilmesi” (Feng & Ruizhuang, 2006 s.109). Klasik realizmin kurucu babaları sayılan Thucydides, Machiavelli ve Hobbes’a göre gücün elde edilmesi ve kullanımı siyasi faaliyetin temel uğraşısıdır. Bu sebepten ötürü, uluslararası politika içindeki her şey güç ile elde edilir ve bu durum “güç politikası” olarak tanımlanır: Devletin çıkarlarının korunması için uluslararası rekabet, çatışma ve savaşın daimî olarak kendini tekrar ettiği bir arena (Aydın, 1996 s.89).

3. Realizm Teorisinde Öne Çıkan Unsurlar

Realizmin uluslararası ilişkilerde politikayı, ulusun çıkarları doğrultusunda ve gücü elde etmeye yönelik olmakla beraber gücü elde tutmaya dayanır. Ulusal güç kavramının merkezi bir önemi olan realist yaklaşımda, devletin kapasitesi ile askeri güç unsurlarını birleştirmeye çalışsa da askeri güç olmayan diğer unsurların da güç üzerinde etkisi olduğu öne sürülüyor (Arı, 2016 s.3). Uluslararası arenanın anarşik olduğuna inanan realistlere göre bu anarşik düzen içerisinde kendi varlığını korumak isteyen devlet için güç her şeyden önemlidir (Aydın, 2004 s.38). Morgenthau’ya göre, Realizm’in 6 önemli prensibi vardır (Feng & Ruizhuang, 2006 s.109). Ayrıca diğer realist teorisyenleri, düşünürleri ve savunucuları da bu prensipleri kabul eder.

“1. Uluslararası politika evrensel ve nesnel kurallarla yönetilir. Bu kuralların kaynağı insan doğasıdır. Realistlere göre, insan doğası İdealist veya Liberallerin söylediği kadar iyi değildir. Aksine, insanlar bencildir ve çıkarlarını takip eden varlıklardır.

  1. Ulusal çıkarlar güç bakış açısıyla tanımlanmalıdır. Devletlerin amacı güçlerini artırmaktır. Bu yüzden eylemleri bu bağlamda değerlendirilmelidir.
  2. İktidar açısından, çıkarlar sabittir ve değişmez, ancak çıkarın içeriği ve çıkarın ortaya çıkması için uygulanması gereken politikalar zaman içinde bulunduğu kültürel çevreye göre değişebilir.
  3. Ahlak ve etik değerlerin uluslararası politika üzerinde hiçbir etkisi yoktur.
  4. Uluslararası politika, ekonomi ve hukuk gibi alanlardan farklılık gösteren özerk bir alandır. Temel asıl olan devletlerin askeri-politik gücü ve çıkarlarıdır.
  5. Uluslararası politikayı şekillendiren başlıca aktörler ulus devletlerdir. Uluslararası veya uluslar üstü yapılar etkisizdir.” [1]

4. Rönesans ve Niccolo Machiavelli Dönemininin İtalya’sı

Rönesans, orta çağ sonunda İtalya’da ilk olarak ortaya çıkan ama zaman içerisinde tüm Batı Avrupa’da varlığını gösteren sanat, ekonomi ve siyasette yapılan bir takım yenilenme hareketidir. Rönesans, sanılanın aksine eski olan bir düzenin yeniden canlanması değildir, hatta tam aksine tamamıyla yeni bir şeylerin ortaya çıkmasını anlatır (Bloch, 2010, s.7). Batı Avrupa’da yaşanan Rönesans’tan önce insan doğası ve toplum eksik olarak nitelendirilir ve düşünürler tarafından kendi kendine yetememesiyle ele alınır, Rönesans bu nedenle orta çağ Avrupası’nın ihtiyacı olan bir olgu olarak nitelendirilir (Senemoğlu, 2016, s.85).

Machiavelli bir Rönesans düşünürüdür ve eserlerinde bunun etkisini görmekteyiz. Machiavelli’nin düşünceleri hem dönemin İtalya’sının siyasal hayatı hem Rönesans değerleri hem de bunların ötesinde bir değerler bütünüdür (Boyraz, 2020 s.92). Machiavelli’nin siyasi hayatı çok genç bir yaşta başlamıştır ve o dönemlerde İtalya’da birbirinden bağımsız sayısız siyasal aktör bulunmaktaydı. Bu aktörler içerisinde 5 tane başat güç vardı ve sürekli birbirleri ile çatışma halinde oldukları için İtalya’da birlik sağlanamıyordu (King, 2018 s.20). Birbirleri ile sürekli çatışma halinde olan aktörlerin yanı sıra kilise ve imparatorluklar siyasi güce ulaşmak isteyen diğer aktörler konumundaydılar. Bu durumda, İtalyan kent devletleri, İtalya’daki siyasi aktörlerle çatışmanın yanı sıra diğer imparatorluklara ve kiliseye karşı verdikleri “özgürlük” mücadelesi de İtalya’nın siyasal bütünlüğünü etkiliyordu (Ağaoğulları, 2015 s. 291). Kendi içinde bölünmüş olan İtalyan kent devletlerinde, çeşitli aktörlere karşı verdikleri bağımsızlık mücadelesinden doğan bir yurttaşlık bilinci ortaya çıkmıştır (Skinner, 2014 s.23).

Machiavelli’de o dönemde bölünmüş İtalya kent devletlerin olan Floransa’daki bir yurttaştı ve aynı zamanda hem siyasetin hem de diplomasinin içinde aktif bir şekilde bulunmuş olması, Machiavelli’nin eserlerindeki yurttaşlık bilinci ile yazılmış olmasını açıklıyor. Machiavelli ise özgürlük anlayışı ve yurttaşlık bilincinden etkilenerek, siyaset felsefesini “yurtseverlik” ilkesi üzerinden şekillendirmektedir (Strauss, 2017 s.88). Machiavelli’nin çalışmalarının arka planındaki temel amacın İtalyan siyasal birliğinin kurulması olduğu söylenebilir (Boyraz, 2020 s.93).

5. Machiavelli’nin İnsan Doğası Üzerine Yaklaşımları

Machiavelli, yaşadığı dönemin ruhunu ve düzenini kendi yaklaşımlarına yansıtmıştır ve bir türlü kurulamayan İtalya birliği üzerine dönemin Floransa’nın yönetici olan ailesi olan Medici’lere kendi yönetim şekli fikirlerini Prens adlı kitabında sunmuştur. Prens aynı zamanda Machiavelli’nin insana dair görüşlerini de sunduğu eseridir (Senemoğlu, 2016, s.85). Machiavelli Prens kitabında, hükümdara belirli öğütlerle tarihten alıntılar vererek, nasıl gücü ele geçireceğini ve gücü nasıl elinde tutacağını anlatmıştır. Aynı zamanda insanın doğasını ele alarak anlatımını “fortuna”[2] ve “virtu”[3] kavramları ile detaylandırmıştır.

Machiavelli, korkulmaktan çok sevilmek mi yoksa sevilmekten çok korkulmak mı önemlidir sorunun üzerine yaptığı açıklamalar ile insan doğasını şöyle açıklamıştır: “Çünkü insanlar hakkında genelde şu söylenebilir: Nankör, değişken, içten pazarlıklı, korkak ve çıkarcıdırlar onlar iyilik ettiğin sürece hepsi seninledir, gerekmedikçe kanlarını, mallarını, canlarını ve çocuklarını sana sunarlar ama bir gerekmeye görsün hepsi senden yüz çevirirler” (Machiavelli, Prens, s.106). Bu bağlamda, Machiavelli insan doğasının kusurlu olduğunu ve onun çıkarları doğrultusunda hareket eden nankör bireyler olarak ele alır. Bunun yanı sıra, Machiavelli insan doğasının iyi olmadığı üzerine atıflarını Prens kitabında şöyle dile getirmiştir: “Eğer insanların tümü iyi kimseler olsalardı yerilesi bir öğüt olurdu bu; ama nasıl ki tümü de küçük adamlardır ve sana verdikleri sözleri tutmazlar, senin de onlara verdiğin sözde durman gerekmez” (Machiavelli, Prens, s.110). Egemene verdiği tavsiyede, insanların sözlerini tutamayacaklarını çünkü insanların da büyükçe davranamayacaklarını dile getirmektedir.

Machiavelli, insanların anın gereklerine göre hareket ettiklerinden ötürü şu şekilde değinmiştir: “İnsanların öylesine basitlikleri vardır, anın gereklerine öylesine kölece boyun eğerler ki aldatıcı kişi her zaman aldatılmaya hazır birini bulacaktır” (Machiavelli, Prens, s.110). İnsanların anın gereklerine her şekilde razı gelerek köle muamelesini kendilerini yakıştırdıkları için sürekli aldatılacak varlıklar olduğunu öne sürmüştür. Sydney Anglo ve Levent Köker insan doğası üzerine yaklaşımlarına yorumda bulunmuşlardır. İlk olarak Anglo’ya göre, Machiavelli’nin insan doğası üzerine yaklaşımlarında çelişki görmüştür ve şu şekilde yorumlamıştır: “İnsanlar vefasız, güvenilmez, bencil ve şeytanidir. Ancak menfaat karşılığı iyilik yapmaktadırlar. Hem hilekardırlar hem de kolay aldanabilmektedirler” (Anglo, 2001, s.81; Senemoğlu, 2016, s. 86). Yani bu noktadan hareketle, bencil ve şeytani bir doğaya sahip olan insanlar menfaat karşılığı bile olsa iyilik yapabilmektedirler. Ayrıca kurnazlıkla hilebazlık yapabilen insanın kurnazca olmaması lazım ki kolayca aldatılabilensin. Anglo’nun çelişkili olarak nitelendirdiği noktada Levent Köker’in vurgu yaptığı yer: “insanın değişmeyen, zamana ve mekâna göre farklılaşmayan bazı evrensel özelliklere” sahip olduğunu ileri sürer (Ağaoğulları & Köker, 2008, s.176; Senemoğlu, 2016, s.86). Yaşadığı dönemin belirsizlikleri ve yaşantısı Machiavelli’nin insan doğası üzerine yaklaşımlarını yukarıda anlatıldığı yönde şekillendirmiştir.

6. Machiavelli’nin Erdem Üzerine Yaklaşımları

Machiavelli’ye göre politikanın temel kavramı “güç” kavramı ile açıklanırdı ki yaşadığı dönemin İtalya’sında eksik olan kavramın bu olduğunu düşündüğünden ötürü İtalya’nın birliğinin sağlanmasının sadece güç elde etmeye bağlı olduğunu düşündüğü eseri Prens’i kaleme almıştır ki uyarı niteliğinde olsun. Machiavelli, gücü politika öğretisinin zeminine yerleştirdiği gibi, gücün simgesi olarak orduyu görüyordu. Bir politik düzenin devamlılığı için yasaların güvencesini orduya bağlar: “Ve ister yeni ister eski, isterse karma olsun tüm devletleri ayakta tutan başlıca temeller iyi yasalar ve iyi ordulardır” (Machiavelli, Prens, s.86). Gücün elde edilmesi ve korunması noktasında ileri sürdüğü ilkelerle realist yaklaşımı benimseyen Machiavelli “yeni bir hükümdarlık sistemi” geliştirmiştir: “Machiavelli’nin “yeni hükümdarlık” teorisi, kaybedilmiş gücün yeniden sağlanmasına yönelik faaliyet içerisinde bulunan ve amaçlanan gücün edinilmesi, kullanılması ve korunması olan yeni bir hükümdarlığı betimler” (Satıcı, 2015 s.118). Ortaya çıkan bu yeni hükümdarlık sistemi ahlaksız olmakla ilgili birçok eleştirinin merkezi olmuştur. Peki Machiavelli’nin güç hakkındaki ilkeleri onu ahlaksız yapar mı?

Machiavelli’nin politikası, klasik felsefe politikasından ayrılmıştır ve realist tavrından ötürü Antik Yunan’ın gelenekleri ve özellikle de Platon’un “İdeal Devlet” anlayışından farklı bir yol izlemiştir (Satıcı, 2015, s.119). Machiavelli’ye göre, politikanın ahlaki bir yönle seyretmesi akla yatkın değildi ki Antik Yunan’ın hümanist düşünce yapısına bir karşıtlık oluşturarak politik başarının etik bir anlayışla elde edilmesi durumunu reddeder (Skinner, 1978, s.37). İnsan doğasının kötü, çıkarcı, bencil, zenginlik ve şan ile şeref etme umudu içinde olan varlıklar olarak tanımlıyor ve politikayı da yönlendirenin bu durumdan başka bir şey olmadığı görüşünü merkeze alan politika kavrayışı içerisindedir (Satıcı, 2015, s.120). Machiavelli, siyasi “amaç” uğruna bütün araçların kullanımını meşru sayan bakış açısına sahip olmasından ötürü etik olmadığı yönünde eleştirilmiştir (Kesgin, 2015, s.107).

Machiavelli’ye göre siyasal birlik, insanlar tarafından ortaya konulmuş olan örgütlenme düzeninden farklıdır: “Machiavelli, bireysel ahlâkı savunmuyordu, o, var olan ahlâkî anlayışların üstünde yepyeni bir anlayış yaratarak onu geliştirmeye çalışan bir ahlâk reformisti idi” (Kocis, 1998 s.98). Machiavelli, devletin güce ulaşarak birliği elde etmesinin ardından, gücü elinde tutmak için gerektiği durumlarda ahlaksızca davranılabileceğini öne sürmüştür. Machiavelli, hükümdarların bazı erdem ve yeteneklere sahip olması gerektirdiğini savunuyordu fakat yine de bazı zorlukları olacağını biliyordu. Bir hükümdar iyi olmama gücüne sahip olması gerekliydi ve gerektiğinde ise bu gücünü kullanabilmesi gerekirken diğer taraftan da kötü bir isim yapmamasına dikkat etmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Hükümdarın kötü şöhrete sahip olması onun mevcut konumunu güvence altına almaktan ziyade ortadan kalkması için zemini hazırlar. Bu durumda kötü bir şekilde davranma olgusunu engellemekten ziyade kötü görünmemeye dikkat etmektir (Kesgin, 2015 s.109). Şu şekilde toparlamak daha doğru olur, Machiavelli, hükümdarın ahlaksız olmasına karışmıyor, ahlaksız olabilir ve gücü korumak uğruna ahlaksız eylemlerde bulunabilir fakat bunu yaparken kötü şöhrete sahip olmamalı ki mevcut konumunu garanti altına alabilsin. Ahlaksız davranmakta sorun yok ama ahlaksız görünmekte sorun olduğunu savunan bir tez ortaya çıkartmıştır.

Sonuç:

Machiavelli, Rönesans döneminde yaşamış ve İtalya’nın siyasi bütünlüğü olmadığı süreçte politik bir kişilik oluşturmuş düşünürdür. Bu bağlamda, Machiavelli’nin politik düşüncelerinin oluşmasında etkili olan bu süreç sayesinde Machiavelli realist bir çizgi üzerinde ilerleyerek, nihai amacı İtalya’nın siyasi bütünlüğünü oluşturmak uğruna çabalamıştır. Siyasi hayatının sona ermesiyle, bunu aktif bir rol oynayarak yapamayacağı için dönemin ileri gelen ailesi olan Medici’lerden olan Lorenzo de Medici’ye bir nasihat amacıyla yazdığı Prens kitabını takdim etmiştir. Nasihatların tek gayesi İtalya’nın siyasi bütünlüğüne elde etmesine yöneliktir ve tarihten örnekler ile detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Machiavelli’nin realist bir yaklaşım içerisinde olduğunu anlamamıza yardım eden Prens kitabı, onun insan doğası ve ahlak üzerine olan kavramlarının analizini incelememize yardımcı oluyor.

Machiavelli, insan doğası üzerine yaklaşımlarını genel anlamda negatif yorumlara dayandırarak yapmıştır. İnsanı bencil, çıkarcı ve kötü olarak ele alan Machiavelli, Prens’e tavsiye verirken hükümdarın sözlerini tutmamasının zorunlu olmadığını savunmaktadır çünkü insanlar küçüktür ve hiçbir zaman sözlerini tutmazlar düşüncesini savunmuştur. İnsanların çok kurnaz olması onların çıkarları doğrultusunda sadece iyilik yapacağını düşünen Machiavelli aynı zamanda insanların aldatılmaya yatkınlık duyarak onları aldatanlara köle olduğunu ileri sürmüştür ve buna bir çelişki olarak bakan Sydney Anglo’ya göre Machiavelli insan doğası üzerine olan yaklaşımlarında kendisiyle çelişmiştir fakat Levent Köker ise Machiavelli’nin insanın zaman ve durum koşullarına göre değişmeyen özellikleri olduğu fikrini savunduğunu dile getirmiştir. Realistlerin en belirgin özelliklerinden birini oluşturan insan doğasına yaklaşımları tıpkı Machiavelli’nin ele aldığı gibidir. Realistler, insan doğasının yapısının kötü olduğunu öne sürerek, sürekli anarşik bir arenada güç kazanma arzularından doğan savaşın taraflarını oluşturduklarını benimser ve bu yüzden güç esas unsurdur.

Gücün esas amaç olmasından ötürü, Machiavelli’de bir realist olarak, nihai hedefe ulaşmak için her yolu mübah görmektedir. Eğer bir kişi gücü kazanmak veya onu elinde tutmak istiyorsa o zaman bunu yapabilmek için tüm araçları kullanması serbesttir ve ahlaksız davranabilir. Ayrıca Machiavelli şunu ekliyor, bir hükümdar ahlaksız davranışlarda bulunarak hedefine ulaşabilir eğer şartlar onu gerektiriyorsa (yani bir zorunluluk durumu varsa) fakat kötü davranışlarda bulunurken kötü nam salmamaya dikkat etmelidir. Bunun sebebi ise şudur ki sırf gücü kazanmak ve onu yürütmek adına ahlaksız davranışlar sergilediğin bilinirse bu durum senin aleyhine işler ve sen mevcut durumundaki hükümdarlık görevini kaybedebilirsin. Bunu kaybetmemek için ise asla kötü ün salmamalısın hem dışarı güçlere karşı hem de devletinin içindeki güçlere karşı.

Sonuç olarak, Machiavelli Prens eserinde realist bir yaklaşım benimsemiştir ve realizmin gerekliliklerine uygun davranan bir hükümdar figürü resmetmiştir ki o zaman uluslararası ilişkilerdeki realizm kavramı yoktu ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra bu teori ortaya çıkmış olsa bile Machiavelli realizmin kurucu babalarından sayılmaktadır. Bunun nedeni ise realist bir taslak çizerek gücü nihai amaç olarak ele almıştır fakat bunu bu eserinde böyle ele almasının nedeni tamamen İtalya’nın siyasi bütünlüğünün bulunmamasından kaynaklanıyor ki Machiavelli’nin tek gayesi siyasi bütünlüğün oluştuğu bir İtalya görmek. Zamanın şartları ve kendi ülkesindeki dalgalanmalar sebebiyle açıkladığı kavramlar -insan doğası ve ahlak- bu koşullar ışığında gerçekleşmiştir.

Müge KARAÇALIOĞLU

Uluslararası İlişkiler Teorileri Staj Programı

 

Notlar*

[1] Dursun Murat Düzgün’ün “Realizm Teorisinin Ortaya Çıkışı ve Gelişme Evreleri” makalesindeki Hans Morgenthau’ya göre realist teorideki prensipler.

[2] İtalyancada talih anlamına gelen kelime.

[3] İtalyancada erdem anlamına gelen kelime.

 

Kaynakça:

  • Ağaoğulları, M. A., Köker, L. (2001). İmparatorluktan Tanrı Devletine. Ankara: İmge Kitabevi.
  • Ağaoğulları, M. A., Köker L., (2008). Tanrı Devletinden Kral Devlete. Ankara: İmge Kitabevi.
  • Ağaoğulları, M. A. (2015). Niccolo Machiavelli: Prensin İktidarından Devlete. Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler içinde. (319-355). (Ed. Ağaoğulları, M. A.). İstanbul: İletişim Yayınları.
  • Anglo S., (2001). Niccolo Machiavelli: Siyasal ve Askeri Çöküşün Anatomisi, Siyasal Düşüncenin Temelleri içinde, (95-111). (Ed. Redhead, B.) (Çev. Özdemir, H.) İstanbul: Alfa Yayınevi.
  • Ateş, D. (2011). Uluslararası İlişkiler Disiplininin Oluşumu: İdealizm/Realizm Tartışması ve Disiplinin Özerkliği. Doğuş Üniversitesi Dergisi, 10(1), 11-25.
  • Aydın, M. (2004). Uluslararası İlişkilerin ‘Gerçekçi’ Teorisi: Kökeni, Kapsamı, Kritiği, Uluslararası İlişkiler Dergisi, 1, 33-60.
  • Aydın, M. (1996). Uluslararası İlişkilerde Yaklaşım, Teori ve Analiz. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 51(01), 71-93.
  • Bell, D. (2017). Political Realism and International Relations. Philosophy Compass, 12(2), 1-16.
  • Bloch, E. (2010), Rönesans Felsefesi. (Çev. Portakal, H.) İstanbul: Cem Yayınları.
  • Boyraz, B. (2020). Machiavelli’nin İnsan Doğası Düşüncesinin Siyaset Kuramına Etkisi. Akdeniz İİBF Dergisi, 20(1), 90-110.
  • Düzgün, D. (2020). Realizm Teorisinin Ortaya Çıkışı Ve Gelişme Evreleri. Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi47, 256-276.
  • Feng, L. Ruizhuang, Z. (2006). The Typologies Of Realism. The Chinese Journal of International Politics, 1(1),109-134.
  • Kesgin, A. (2015). Machiavelli ve Makyevelizm. Beytulhikme An International Journal Of Philosophy, 5(1),106-133.
  • King, R. (2018). İktidar Filozofu: Machiavelli. (çev. Atmaca, V.) İstanbul: Alfa Yayınları.
  • Kocis, R. A. (1998). Machiavelli Redeemed: Retrieving His Humanist Perspectives on Equality, Power, And Glory. London: Lehigh University Press.
  • Machiavelli, N. (1999). Prens. (Çev. Güvenç, N.). İstanbul: Anahtar Kitaplar Yayınevi.
  • Satıcı, M. (2015). Ahlak-Politika İlişkisi Açısından Machiavelli’nin Politika Teorisi. Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 20, 113-130.
  • Senemoğlu, O. (2016). Machiavelli’den Hobbes’a Rönesans Dönemi Siyaset Teorisinde İnsan Doğası ve Toplum Anlayışı. İnsan & İnsan Dergisi, 3(8), 77-100.
  • Skinner Q. (1978). The Foundations of Modern Political Thought. Cambridge: Cambridge Univ. Press.
  • Skinner, Q. (2002). Machiavelli. (Çev. Atila, C.) İstanbul: Altın Kitaplar.
  • Skinner, Q. (2014). Modern Siyasal Düşüncenin Temelleri Birinci Cilt: Rönesans. (çev. Buğlalılar, E., Yıldırım, B.). Ankara: Phoenix Yayınevi.
  • Strauss L., Cropsey J. (1987), Machiavelli, (Ed: Strauss L., Cropsey J.) History Of Political Philosophy içinde, (296-317). Chicago: The University Of Chicago University Press. 
  • Strauss, L., (2017). Politika Felsefesi Nedir? (Çev. Zelyüt, S.) İstanbul: Öteki Yayınevi.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...