ABD’nin Paris İklim Anlaşması’na Yönelik Değişen Politikası

Uluslararası düzende küresel ısınma konulu çalışmaların bulunduğu en önemli ve kapsamlı anlaşma Paris İklim Anlaşması’dır. Kyoto Protokolü’nden sonra gelen ve protokolden daha kapsamlı şekilde oluşturulan bir anlaşma olan Paris İklim Anlaşması, 2016 yılında resmiyet kazanmıştır. Anlaşma, küresel ısınmayı odak noktasına alarak, sıcaklık artışları üzerinde durmaktadır. Sıcaklık artışının ise 1,5 derece ile sınırlandırılması hedefi ana hedef olmakla birlikte, kapsayıcılığı 196 ülkenin katılımının sağlanması ve en önemlisi bağlayıcılığı bulunmasından gelmektedir (UNCC).

Paris İklim Anlaşması’nın maddelerine bakıldığında; sıcaklık artışının sınırlanması, karbon salınımının azaltılması hedeflerinin etrafında devletlerin taahhütler verdiği, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için kriterlerin değişkenliği aynı zamanda hedeflerin de gelişmiş/gelişmekte olan ülke ayrımına göre belirlendiği görülmektedir. Kısa ve uzun süreleri içerecek şekilde ülkelerin küresel ısınmayı önlemeye yönelik hedefler belirlemesi gerektiği de bir diğer madde olmaktadır. Ayrıca anlaşma, her ülkenin kendi içerisinde bir eylem planı oluşturmasını teşvik etmektedir (EU European Commission).

Paris İklim Anlaşması’nın Birleşmiş Milletler çatısı altında oluşturulması ve bağlayıcılığı, küresel ısınma hedefleri yönünden olumlu bir gelişme olmakta diğer yandan, belirlenen hedeflerin uygulanma kriterleri veya yeterli olup olmadığı konusu önem arz etmektedir. İlk olarak, bir anlaşma ile iklim değişikliğine dikkat çekilmesi ve her ülkenin bir şekilde anlaşmaya katılım göstermesi devletlerin küresel ısınmayı önlemek istemeleri ya da böyle bir isteklerinin olduğunu göstermek istemelerinden kaynaklanmaktadır. Nitekim anlaşmaya imza atan aynı zamanda taraf olan çoğu ülkenin eylem planı ve iklim çalışmaları incelendiğinde olması gerekenin çok altında bir çabanın varlığı görülecektir. İklim değişikliğinin yabana atılmaması ve doğanın kaderinin insan faaliyetlerine bırakılmaması gerekmektedir. Bu bağlamda, sera gazı emisyonlarının azaltılması temel hedef olmalıdır.

Karbon dâhil tüm sera gazı emisyonlarının ülkelere oranlarına bakıldığında, listede birinci ülke olarak Çin ve hemen ardından ABD gelmektedir. Bu noktada iki parametreye göre sıralamanın yapıldığı ortada: ilki toplam salınım miktarı iken ikincisi toplam miktarın nüfusa oranıdır. İkinci seçenek ile hesaplama yapıldığında ise ABD’nin Çin’i geçtiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Euronews, 2021). Güncel sera gazı salınım listesi ile ABD’nin ilk iki de yer alması, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak amacıyla çalışmalarda bulunması gereken ülkelerin başında geldiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Lakin ABD’nin iklim politikası özelinde Paris İklim Anlaşması’na yönelik tutumu bir düzen içerisinde ilerlememektedir. Küresel ısınma hayati bir durum halini almışken yeterli çabanın gösterilmemesi bir yana bir de anlaşmanın siyasi araç haline geldiği görülmektedir. ABD’de bunun en bariz örneği; Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi, ardından yerine gelen Biden’ın anlaşmaya yeniden katılmasıdır.

ABD Eski Başkanı Trump’ın küresel ısınma konulu politikalara hiçbir zaman ılımlı bir yaklaşım göstermediği bilinmektedir. Göreve gelmeden önceki konuşmalarında dahi bu durum görülmekte hatta Paris İklim Anlaşması’ndan ABD’nin çekilmesi gerektiğini vurguladığı bilinmektedir. Doğal olarak, Trump yönetime gelmesiyle birlikte anlaşmadan ayrılma sürecine girmiştir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğini görmezden gelen ve sadece ekonomik kaygılarla alınan bu karar gerek ABD içinde gerekse uluslararası ortam da istediği desteği görememiştir (Emiroğlu, 2017). Anlaşmadan çekilme kararının temelinde yatan ekonomik ihtiras doğrudan güç ve çıkar ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Büsbütün bir yanlış olarak nitelendirilebilecek bu karar, sera gazı salınımı listesinde başı çeken bir ülkenin kesinlikle oluşturmaması gereken türde politik yaklaşımdır. Küresel ısınmanın olmadığına inanmaya çalışmanın, küresel ısınmaya yönelik çalışmaları yanlış bulma halinin içinde siyasi amaçları barındırdığı açıktır.

Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan ayrılma kararının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, çekilme resmiyet kazanmıştır. Trump, başkanlık yarışını kaybettiği için ayrılmanın yürürlüğe girdiği gün görevi devrettiği zamana denk gelmiştir. Trump’ın yerine geçen Biden ise farklı bir politika izleyerek anlaşmaya tekrar katılma yoluna gitmiştir. Biden’ın, seçime giden süreçte de küresel ısınmaya yönelik çalışmaların artması gerektiğini ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmenin yanlışlığını dile getirdiği görülmüştür (Briggs, 2021). Başkanlık yetkisini alır almaz Paris İklim Anlaşması’na yeniden katılma işlemleri başlatılmış, talebinin kabulü ile birlikte 19 Şubat 2021 tarihinde anlaşmaya yeniden taraf olunmuştur. Biden, anlaşma haricinde de küresel ısınmanın önüne geçmek için her türlü adımın atılması gerektiğini belirtmektedir. ABD’nin yeni ve etkili hedefler belirlemesi akabinde, uluslararası sistemde küresel ısınmanın etkilerini azaltmak için birlik olunması gerektiğini, işbirliği ruhunun artmasını umduğunu belirtmektedir (US Department of State, 2021).

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin ise Trump ve Biden’ın politikalarında ortak özellik olarak yorumlanması yanlış olmayacaktır. İki başkan da küresel ısınmayı seçim kampanyalarında öne sürmüştür. 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadan beş yıl içinde ayrılan ve hemen geri dönme politikası izleyen tek ülke olan ABD’nin düzenli bir iklim politikasının var olup olmadığı sorgulanması gereken bir durumdur. Küresel ısınma her yönüyle vardır ve hiçbir devletin siyasi amaçları arasında kullanılan bir olgu olarak görmemesi gerektiği açıktır. Biden başkanlığı akabinde anlaşmaya geri dönüş umut vadeden bir durum olmakta fakat oluşturulan pozitif görüntünün ne derecede uygulanacağı ise belirsizliğini korumaktadır. Biden’ın anlaşmaya geri dönmesi akabinde iklim değişikliğine yönelik pozitif tutumunun somut bir sonuca dönüşmesi veya sadece bir siyasi söylem olarak kalması seçenekleri oluşturmaktadır.

Sanayileşme, kontrolsüz ve bilinçsiz tüketim, çarpık kentleşme, fosil yakıtların yoğun kullanımı gibi etmenler sonucunda dünyanın küresel ısınma ve iklim değişikliği ile karşı karşıya kaldığı açıktır. Küresel ısınmanın nedenleri incelendiğinde ise, her nedenin ardında insan faaliyetlerinin olduğu görülmekte, insanın varoluşu itibariyle yaşamını iyi koşullarda sürdürmek adına doğayı hiçe saydığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple, yoğun emisyon salınımı yapan ABD’nin Paris İklim Anlaşması’na geri dönmesini önemli bir olay olarak kabul etmek mümkündür. Öte yandan, yapılacağı söylenen iklim değişikliği çalışmalarının, azaltılacağı söylenen sera gazı emisyon oranlarının gerçekten hayata geçirilmesi gerektiği açıktır. Çevre sorunlarının arttığı, iklim değişikliğinin tüm boyutlarıyla yaşandığı şu günlerde önlem alınmadığı takdirde gün geçtikçe koşulların kötüleşeceği, dünyanın daha vahim bir hal almaya başlayacağı aşikardır.

 

Beste ŞİMŞEK

 

 

Kaynakça

Briggs, Helen, 22 April 2021, What is the Paris climate agreement and why did the US rejoin?, https://www.bbc.com/news/science-environment-35073297, Erişim Tarihi: 04 Ekim 2021.

Emiroğlu, Sema, 2 Haziran 2017, Trump ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan neden çekti?, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40129916, Erişim Tarihi: 04 Ekim 2021.

EU European Commission, Paris Agreement, https://ec.europa.eu/clima/policies/international/negotiations/paris_en, Erişim Tarihi: 04 Ekim 2021.

Euronews, 2021, Çin’in sera gazı salınımı gelişmiş ülkelerinin tamamının toplamını geçti, https://tr.euronews.com/2021/05/08/cin-in-sera-gaz-sal-n-m-gelismis-ulkelerinin-tamam-n-n-toplam-n-gecti, Erişim Tarihi: 04 Ekim 2021.

United Nations Climate Change(UNCC), https://unfccc.int/process-and-meetings/the-paris-agreement/the-paris-agreement, Erişim Tarihi: 04 Ekim 2021.

Us Department of State, 19 February 2021, The United States Officially Rejoins the Paris Agreement, https://www.state.gov/the-united-states-officially-rejoins-the-paris-agreement/#:~:text=On%20January%2020%2C%20on%20his,becomes%20a%20Party%20again%20today., Erişim Tarihi: 04 Ekim 2021.

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...