Secret Defense (2008)

“Ajanlar insan değildir, onlar sadece silahtır.” sözü, 2008 yılı yapımı “Secret Defense” filminin ana temasını şekillendirmektedir. Filmimiz, konusunu içerdiği söz doğrultusunda aktararak, izleyicinin kendisinde: istihbarat savaşı nedir? Devletlerin istihbari birimlerinde yetişen ajanlar insan kimliklerinden feragat mı etmekte? Onların yaşamı artık devletin midir? Peki devlet ve düzen karşıtı terörist gruplar bünyesinde yetişen insanlar, onların yaşamı da “davalarının” mıdır? gibi argümanlara cevap arayışı hissiyatı uyandırmaktadır.

Filmin akışı senkronize olarak Fransız bir kadın Diane ve Fransız bir erkek Pierre’nin hayat mücadelesinde yaşadıklarını anlatmaktadır. 2 Fransız vatandaşın hayatı farklı emeller ve yaşanmışlıklar doğrultusunda bir şekilde kesişmektedir. Filmin analizine filmle koordineli olarak öncelikle Diane ve Pierre’nin deneyimlerini aktararak ilerlemek doğru olacaktır.

Hayatını ilk gözlemlediğimiz kişi Diane, Arap dili üzerine bir üniversitede okumaktadır. Ekonomik sorunları sebebi ile kılık değiştirerek para karşılığında başkaları ile birlikte olmaktadır. Akademik kariyeri için büyük önem taşıyan dersten geçer not alamayan Diane, sevgilisinin babası tarafından şantaja uğrayarak Fransa’nın dış istihbarat teşkilâtı bünyesindeki Dış Güvenlik Genel Müdürlüğü için yetiştirilir. Saha ajanlığı için gerekli eğitimini alır, sahaya gönderilir ve kimliği ortaya çıksa bile istihbarat servisi onu tehlikeden çekmek yerine tehlike ile yüz yüze bırakır. 

2. gözlemlediğimiz kişi Pierre, akademik kariyeri olmayan, özgüveni eksik, toplumda yer edinememiş bir uyuşturucu kaçakçısıdır. Hapishanede yaşadığı zorluklar yüzünden İslam bahane eden bir terör örgütüne katılmaya mecbur kalır. Hapishanede yaşadığı manipülasyonlar neticesinde örgüt bünyesine kendi isteği ile girer, eğitimler alır ve intihar saldırısı için yetiştirilerek Fransa topraklarına gönderilir.

Filmimizde dikkat çeken ve yukarıda bahsedilen soruları izleyiciye sordurtan temel, aslında uluslararası alandaki anarşist yapıdır. Uluslararası alanda devlet ilişkileri üst bir otoriteye bağlılık gerektirmemekle beraber olası bir kontrol çarkı bulundurmamaktadır. Kendi haline bırakılmış kontrolsüz uluslararası arenada “güç” kavramı etkin rol oynamakla birlikte bu kavramın uluslararası sistemin karakteristik özelliğini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Güçlü konumda yer edinmek, kendi bütünlüğünü korumak ve tehdit olarak algılanan devlet ve kuruluşları yok etmek meşru görülmektedir. Bu amaçları gerçekleştirebilmek ve güç kavramını elde edebilmek için realist tutum çerçevesinde devlet merkezli bir güvenlik anlayışının izlenmesi gerekmektedir.

Filmimizde 2 adet güç unsuru bulunmakta. İlk unsur teröristlere karşı istihbarat savaşı içerisinde olan Fransa devleti, ikinci unsur ise devlet organlarına sahip olmadan Fransız topraklarında operasyon düzenleme kapasitesine sahip bir terör örgütüdür. Her 2 tarafın da kurulu bir düzeni ve otoritesi bulunmakta, kendi iç yapılarında kendi kurallarını uygulamaktalar. Bazı benzerlikler bir yana, filmde dikkat çekilen asıl nokta, realist fikri kendi emelleri doğrultusunda kullananın sadece Fransa olmadığı aynı zamanda terör örgütünün de bunu kendi karakteristik yapısına entegre ettiği anlatılmaktadır.

Diane’nin perspektifinden kendisi aslında kendi isteği ile önce kendisi sonra Fransa Devleti için kendi kimliğinden vazgeçerek hiç bilmediği bir hayata çömez olarak atılmıştır. Ama gerçek şudur ki Diane’nin parayla birlikte olduğu kişi, üniversitedeki sevgilisi ve sevgilisinin babası aslında Fransız İstihbarat Servisi tarafından görevlendirilmiş ajanlardır. Diane’nin en başından beri kararlarını hür irade ile verdiği tamamen bir manipülasyondan ibarettir. Fransa Devleti, Fransız toplumu içerisinde yaşayan Diana’yı özellikle seçmiş, onu devlet bekası ve ülke güvenliği doğrultusunda ajan olarak yetiştirerek tehdit olarak algılanan terör unsuruna karşı kullanılabilecek bir silaha dönüştürmüştür. Bu silahın vicdanı, beden namusu, sorgulama yetisi ve özgürlüğü elinden alınmıştır.

Pierre’nin perspektifinden bakacak olursak Pierre, kendi başarısız hayatı ve toplumda kendisini kabul edilebilir bir konumda şekillendiremediği için illegal yollar üzerinden para kazanmaya çalışarak annesinin gözüne girmeye çalışan bir kişidir. Hapishane yaşadığı zorluklar neticesinde kendisine yardım eden ve korumasına alan Müslüman topluluğa masum düşüncelerle yaklaşsa da aslında onun kişilik analizi terör grubu tarafından yapılarak özenle seçmiştir. Hapishane sürecinde İslam dinini kullanılarak ona çeşitli manipülasyonlar uygulanmıştır. Pierre, hapishane hayatı sonrası canlı bomba eğitim kampına gönderilmiştir. Orada beyni yıkanan yeni adıyla Aziz, eski olduğu kimliğinden vazgeçerek terör örgütünün istediği bir silaha dönüşmüştür.

Filmimizde diğer dikkat çekici nokta ise istihbarat yetkilileri ile bürokratların güvenlik konusunda düştüğü anlaşmazlıktır. Hükümet yetkilileri sorunlu bölgelerde gerçekleştirilen diplomatik ilişkilerin bozulmaması adına bazı olası istihbari bilgileri göz ardı etmektedirler. Eğer bu bilgiler doğru ise sivillere yönelik bir tehlike gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Devlet elde ettiği diyalog yolu için aslında yine bireyleri feda etmektedir.

Özetle, filmdeki Diane ve Pierre birbirini tehdit olarak algılayan ve birer güç unsuru olan Fransa ve terör örgütünün emellleri için kendi kimliklerini hiçe sayarak ortak amaçlara hizmet etmiştir. Aynı zamanda Fransa toplumu, farkında olmaksızın her gün feda edildiğinin farkında değildir. Peki bu savaş sonunda aslında kazanan kim? Devlet mi terörist gruplar mı? Peki ya insanlar… Tek kaybedeni olan bir savaşta iki kazanan olamaz mı?

Arda Atakan Yığın

Şeyma Nur Demiray

İlayda Dursun

Kerem Çetiner

Güvenlik Çalışmaları Staj Programı

Sosyal Medyada Paylaş

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Uluslararası Göç Dalgaları ve Kentsel Kalkınma: İstanbul Örneği

Bu yazıda, öncelikle Türkiye’nin göç ile kalkınma sürecinin anlaşılması ve kalkınmanın nasıl bir seyir izlediği, ardından İstanbul'un tarihsel süreç içerisinde dış göçler tarafından nasıl şekillendiği, 21. yüzyılın uluslararası en derin göç meselesi olan Suriyeli mülteci akınının etkisi vurgulanarak değerlendirilecektir.

Röportaj: Gülüm Özçelik ile Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları Bağlamında Göç

Bu röportaj, Gülüm Özçelik ile Uluslararası Hukuk ve İnsan...

Göçün Feminenleşmesi: Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Kadın Göçmenler

Bu çalışma, göç deneyimi yaşayan kadınların toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklanan mağduriyetlerini ortaya çıkarmaya, bu kadınların göçlerinin nedenleri ve yöntemlerine, göç esnası ve sonrasında karşılaştıkları risklere ışık tutmaya çalışmaktadır. 

Suriye İç Savaşı Sonrası Yaşanan Göçün Terör Bağlamında AB’ye Etkileri

Bu yazıda AB kuruluşu ve gelişim süreci kısaca ele alındıktan sonra Suriye İç Savaşı’nın patlak vermesiyle başlayan süreç ve iç savaşın şiddetlendiği yıl olan 2015 ve sonrasında Avrupa ülkelerinde görülen terör olayları üzerinde durulacaktır. Aynı zamanda bu süreçte oluşan göç dalgalarının Avrupa’da aşırı sağın ve İslamofobinin yükselişi üzerindeki etkileri ele alınacaktır.