Zenne (2011)

Film adı: Zenne 

Yapım Yılı: 2011

Yönetmen: Caner Alper & Mehmet Binay

Süre: 99 dk

Türü: Dram, Biyografi

Yönetmenliğini M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın üstlendiği bu yapım, ilk olarak zenneleri konu alan bir belgesel niteliğinde oluşturulmak istense de sonrasında arkadaşları Ahmet Yıldız’ın vefatı sebebiyle uzun metraj bir film olarak vizyona girmiştir. Film, Altın Portakal’dan SİYAD En İyi Film Ödülü, En İyi İlk Film Ödülü, En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü, En İyi Yardımcı Kadın ve Erkek Ödülü’nü almıştır. ‘Zenne’ kelimesi dilimizde kadın giysileri giyip kadın rolünde performans gösteren erkek oyuncu olarak anlam kazanmıştır. Filmin adı da filmin konusunu anlayabilmesi için izleyiciye önemli bir ipucu vermektedir.

Zenne’nin belki de en önemli özelliği, gerçek bir hayat hikâyesinden ve trajik bir olaydan esinlenilmiş olmasıdır. Söz edilen trajik olayın detayları şu şekildedir: 15 Temmuz 2008 tarihinde nefret cinayetiyle babası tarafından silah ile öldürülen homoseksüel Ahmet Yıldız, hayata veda etmiştir. Silahla vurulduğu sırada üniversite öğrencisi olan Ahmet’in babası hala bulunamamıştır ve kimilerine göre bu olay, Türkiye’deki ilk gay namus cinayetidir. Film her ne kadar Ahmet Yıldız’a ithafen yapılmış olsa da Daniel Bert, Can ve Ahmet’in hayatları detaylı bir şekilde işlenmiştir.

İlk olarak Afganistan’da fotoğrafçılık yapmış olan Daniel’in geçmiş günlere ait huzursuz rüyalarıyla başlayan hikâye, hemen sonrasında Can’ın renkli hayatına giriş yapmıştır. Can feminen-aseksüel bir asker kaçağıdır. Almanya’dan gelen teyzesi Şükran ve teyzesinin erkek arkadaşıyla yaşayan Can, sabahları falcılık yapmakta, akşamları ise İstanbul’un dans kulüplerinde zennelik yapmaktadır. Taktığı takılar, makyajı ve kostümleri ve hayalleriyle filme oldukça estetik bir hava katan Can’ın ailesi de filmde yan bir hikâye olarak anlatılmıştır. Diğer bir yandan Urfalı muhafazakâr bir ailenin çocuğu olan Ahmet’in kardeşiyle İstanbul’da yaşaması, Ahmet’in baskıcı aile figürleriyle beraber sunulmuştur. Birbirine benzemeyen bu üç insanın kesiştiği yer ise İstanbul’dur. 

Filmin başlangıcında Can’ın gösterisini izleyip ona hayran kalan Alman Daniel, Can’ın fotoğraflarını çekmek istemiştir ve o gün tartışmalı bir şekilde başlayan arkadaşlıkları devamında onlar için güzel günleri getirmiştir. Filmi izlerken izleyiciler Türkiye’nin değer yargılarını çok bilmeyen ve kafa dağıtmak için İstanbul’a gelen Daniel ile İstanbul’u tanımış, karakterini gizlemekten çekinmeyen Can ile renkli dünyalara gitmiş ve Ahmet ile bir hüzünlenip bir eğlenme imkânı bulmuştur. Birbirine dostça, anlayışla ve aşkla yaklaşan bu üçlünün arasındaki duygu bağları oldukça kuvvetlidir. Dostluk, anlayış ve aşkın karşısına çıkan duvarlar ise oldukça uzun ve serttir. Hayat onlara yeni arkadaşlıklar ve aşklar kazandırırken, bir yandan da bu sert duvar hayatlarına bir balta gibi saplanmaktadır. Dürüstlüğün öldürdüğü, dansların bitmediği ve kayıp ruhların dolaştığı bu film izleyicisini yer yer hüzünlendirirken, yer yer de sevindirmektedir. 

Karakterlerin sahip olduğu aile yapıları da bu film için büyük önem arz etmektedir ve senaryoyu renklendirmek için kullanılan yan karakterler de izleyiciye geniş bir hikâye sunmaktadır. Can’ın aile yapısını incelediğimizde annesi Sevgi Hanım, vefat etmiş binbaşı babası ve askerlikte girdiği çatışmalar sebebiyle ruh sağlığı bozulan abisi vardır. Can’ın annesi ve teyzesi ona koşulsuz destek ve sevgi verirken, öte yanda Ahmet’in ailesi baskıcı bir tutum sergilemektedir. Filmde Ahmet kız kardeşi ile yaşamaktadır fakat kız kardeşinin onu gözetlemesi için getirildiğinin bilincindedir. Ailenin baskılarından rahatsız olan kız kardeşinin de anne evdeyken sürekli saçı toplu gezmesi gerektiğini, ailesinin isteğiyle okuldan alınmasını ve annesinin kız kardeşe gösterdiği şiddet de film içerisinde işlenmiştir. Ahmet’in babası annesine göre daha pasif ve aslında oğlunu seven bir babayken, Ahmet’in Daniel karakteri ile yaşadığı aşkın ve bu aşktan kaynaklanan cesaretinin getirisi olarak homoseksüelliğini öğrenmesiyle beraber annesinin yönlendirmeleri ile beraber Ahmet’in yaşamına son verilmiştir. Anne, çocuğunun ölmesi için adımı atan ilk kişidir ve babanın önüne bir silah koymaktadır. Törelerin getirdiği doğrularla bir ailenin çocuğunun ölümüne karar vermesini Ahmet’e babası tarafından sıkılan kurşunlarla izleyiciye sunulmaktadır. Her ne kadar Daniel, Ahmet’i Almanya’ya götürüp ona daha konforlu bir alan sağlamak istese de Ahmet’in sahip olduğu askerliğe ilişkin problemler onun peşini bırakmamış ve Ahmet’i istemediği durumlara sürüklemiştir. Homoseksüel erkeklerin askerlikle ilgili yaşadığı o dönem için var olan zorlu koşullar filmde yine ön plana çıkarılmış ve objektif bir açı ile aktarılmıştır. 

Ülkemizde hala büyük bir sorun teşkil eden cinsel kimliği açıklama, özgürce yaşayabilme veya yaşayamama durumları filmde tarafsız bir şekilde izleyiciye sunulmuştur. Ataerkil yapının birey üzerindeki koşulsuz etkisi, erkeklik algısıyla bir tutulan asker olma konusu ise Ahmet ve Can’ın yaşadığı sıkıntılarla örneklenerek yansıtılmıştır. Askerlik hegemonik erkekliğin kurulduğu en önemli alanlardandır. Hegemonik erkeklik ise heteroseksüellik üzerine kuruludur. Bu nedenle askeri eğitimler; erkekliğin ispatlandığı, kadın olmanın hakaret kabul edildiği, saldırgan erkekliğin yüceltildiği deneyimlerdir (Yavuz, 2014). Film içerisinde işlenen homoseksüellik, farklı aile yapıları ve farklı kültürlerin görüşleri objektif bir şekilde aktarılmıştır. Senaryonun Ahmet Yıldız’ın gerçek yaşam hikâyesinden esinlenerek yazılması da filme ayrı bir değer katmıştır. 

LGBTQ+ bireylerin kimliklerini kabul edip, onu açıklama süresince yaşadıkları sıkıntılar dâhil olmak üzere hayatın zorluklarıyla başa çıkarken yaşadıkları sıkıntıları perdeye aktarmak konusunda önemli bir rol oynayan bu film, aldığı ödüllerle de ilgi görmüştür. Film izleyicisine İslam ile bütünleşmiş, hala tabularından kopamamış Doğu toplumlarındaki gerçekliği göstermesi adına cesurca bir adım atmıştır (Demircan, 1985). Türkiye’de yaşayan eşcinsel erkeklerin yüzleştiği aile baskısı, devlet baskısı ve ona bağlı olarak askerlik üzerinden sunduğu örnek ile yürütülen bu film, bilinmeyen yaşamları görünür kılması açısından güzel ve cesur bir yapımdır.

Nilüfer Cansu CANER

Toplumsal Cinsiyet Okumaları Staj Programı 

Kaynakça

Yavuz, Ş. (2014). İktidar Olma Sürecinde Erkeklerin Erkeklikle İmtihanı. Milli Folklor, 26(104), 110-127.

Demircan, A. R. (1985). İslâm’a Göre Cinsel Hayat. (Cilt 1). Eymen Yayınları. 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...