Eğitim Entegrasyonu: Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’deki Eğitimi ve Karşılaşılan Sorunlar

Yusuf KAMIŞ
Göç Çalışmaları Stajyeri
Editör: Ayşenur Alişiroğlu

Özet

Türkiye son on yılda en fazla göç alan ülkelerden biridir. Bu durum Türkiye’nin göçmenler üzerine izleyeceği politika noktasında büyük önem taşımaktadır. 2013’ten bu yana Türkiye’ye 3.6 milyon Suriyeli mülteci gelmiştir. Bu mültecilerin 1.7 milyonunu Suriyeli çocuklar oluşturmaktadır. Bu da mültecilerin eğitim sistemine entegrasyonunun önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada Türkiye’deki Suriyeli çocukların eğitim serüveni sunulmakta, öğretmenlerin gözlemleriyle ne gibi sorunların göze çarpmakta olduğu görülmekte ve Türkiye’nin ulusal eğitim sisteminin mültecilerin entegrasyonuna elverişliliği incelenmektedir. Türkiye’deki Suriyeli çocukların eğitime entegrasyonu, Suriyeli çocukların sosyal yaşantılarını ve sosyal hayata entegrasyonunu kolaylaştırmak ve ayrımcılığın önüne geçilmesini sağlama amacı güder.

Anahtar Kelimeler: Mülteci, Suriyeli çocuklar, Entegrasyon, Eğitim hakkı, MIPEX

Abstract

Turkey is among the countries that received the most immigrants in the world in the last decade. This fact carries great importance in the shaping of Türkiye’s migration policy. As of 2013, Turkey has received 3.6 million immigrants, of which 1.7 million are children. This case shows how important the integration of immigrants into the national education system is for Türkiye. This paper presents the educational journey of Syrian children in Türkiye, highlights the problems that stand out using the observations of teachers, and examines the conduciveness of Türkiye’s national education system to the integration of immigrants. Educational integration of Syrian children in Türkiye aims to facilitate the social integration of Syrian children and to prevent discrimination. 

Keywords: Immigrant, Syrian children, Integration, Right to education, MIPEX

Giriş

Göç, insanlık var olduğundan beri süregelen bir olgudur. İnsanlar siyasal, fiziksel savaş ortamından kaçış, gelir eşitsizliği, eğitim sorunu, daha iyi şartlarda yaşama isteği gibi bazı sebeplerden ötürü göç etmektedirler. Dünyada özellikle 1980 sonrası gelişen küresel değişimle birlikte göçmen sayısında hızlı bir artış gözlemlenmiştir. 1980 sonrası dünyanın bazı ülkelerinde kalkınmanın ivme kazanması, bazı ülkelerde ise bu ivmenin yavaşlaması hatta negatife düşmesi küresel eşitsizliği ön plana çıkarmış ve fakirleşen ülkelerden zenginleşen ülkelere doğru bir göç dalgası başlamıştır. Bunun sonucunda dünyada hedef ülke konumuna gelen ülkelerin göçmenler için yeni düzenlemeler getirdiği görülmüş ve ülkelerinde yaşama hakkı elde eden göçmenlerin eğitimine verilen önemle birlikte göçmenlerin hedef ülkenin sosyal yaşantısına daha rahat entegre oldukları gözlemlenmiştir.

Türkiye, coğrafi konumu sebebiyle uzun yıllardır “transit” yani göç güzergahı üzerinde bir geçiş ülkesi konumundaydı. Türkiye’nin toplum yapısı, siyasi çatışmalar, bunalımlar, sürgünler gibi sebeplerle ülke içindeki göç ve ülke dışındaki göç zaman zaman artış göstermiştir. 1980 sonrası dönemde Türkiye uluslararası arenada transit ülkeden daha çok hedef ülke haline gelmeye başlamıştır. 17 Aralık 2010 yılında yaşanan Arap baharıyla başlayan Ortadoğu’daki karışıklıklar, Türkiye’deki mülteci sayısında ciddi artışa sebep olmuştur (Yıldız, 2019).

Suriye’de 2011 yılında başlayan iç çatışmaların sonucunda ülkesini terk eden mülteciler Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmışlardır. Türkiye, kültür yakınlığı, aynı dine mensup olmaları, insan yaşamına saygı ve coğrafi yakınlık sebebiyle Suriye’den gelen mültecilere karşı “açık kapı politikası” izlemiştir. Savaşın bu kadar uzamayacağı düşüncesiyle uzun vadeli önlemler alınmamış ve bu da zamanla Türkiye’de ekonomik, siyasi ve entegrasyon sorunlarının başlamasına neden olmuştur (Gökmen, 2020). Şu ana kadar ülkeye giriş yapan Suriyeli mültecilerin sayısı 3.6 milyon olduğu bilinmektedir (UNHCR, 2023). Suriye’deki durumu geçici bir durum olarak gören Türkiye, savaşın bitmek bilmeyen bir hâl aldığını görmüş ve bundan ötürü 2014 yılında Suriyeli mültecilere “geçici koruma statüsü” vermiştir (Güngör, 2023). Sağlık, eğitim ve sosyal haklar, Suriyeli mülteciler geçici koruma statüsüne aldıktan sonra güvence altına alınmıştır.

Göçten en çok etkilenen kitle çocuklardır. Belirli sebeplerden dolayı ülkelerini terk etmekte kalan mülteciler geride bıraktıkları o büyük yıkımı kendi bedenleriyle birlikte gittikleri ülkelere getirmek durumunda kalmaktadırlar. Yaşadıkları zor koşullar ve göç ederken karşılaştıkları durumlar zihinsel sağlık açısından mültecileri kötü etkilemektedir. Çocuklar, yetişkinlere göre yaşadıkları felaketten en çok etkilenen kesimdir. Çocukların düzenlerinin değişmesi, günlük yaşamda birçok zorlukla karşılaşmaları ve bu zorluklarla baş etmeleri güçleşmektedir. Bu durumda, çocukların travmalarını atlatabilmesi amacıyla eğitim entegrasyonun önemi büyüktür. 

Mülteci çocukların yaşadıkları travmalar bilişsel, fiziksel ve sosyal gelişimine zarar verir. Yapılan bir çalışmada mültecilerin ciddi kayıplar yaşamaları, savaşların etkisinden dolayı yaşadığı travmalar ve psikolojik ve davranışsal zorluklar yaşadıkları, ayrıca stres ve kaygı durumlarının yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Başka bir çalışmaya göre savaştan kaçan çocuklar ailelerinden en az bir kişiyi kaybetmiş, yarısından fazlasının yakın bir arkadaşı ölmüştür. Çocukların yaşadıkları durumdan ötürü ailelerini, yakın arkadaşlarını ve doğup büyüdüğü yeri kaybetmeleri, çocukların izole olmalarına sebep olmaktadır (Karaağaç, 2019). Uluslararası göç konusuna bakıldığında, dili, kültürü, dini farklı olan insanların gittikleri ülkede yerlilerle aynı alanda yaşamalarının zorlukları göze çarpmaktadır. Çeşitli insanların bir araya gelmesi durumunda anlaşmazlık ve düşmanlıkların başlamasına sebep olmaktadır. Bu bağlamda mültecilere yerleştikleri ülkenin dilinin öğretilmesi birçok sorunun çözümü olacaktır. Bu yüzden eğitim ile göç kavramı birbiriyle bağlantısı olan konulardır. En başta çocukların ve gençlerin eğitiminin sağlanması ülkenin geleceği açısından önemli bir konudur (İşigüzel, 2019).

Eğitim bir ülkeye entegre olabilmek için en etkili yöntemlerden biridir. Okul çağındaki çocukların eğitim alması topluma daha kolay adapte olabilmelerini sağlar. Eğitim entegrasyonu, göçmen çocukların sosyal becerilerini ve özgüvenlerini artırır ve gelecek kaygılarını azaltarak geleceğe umutla bakmalarını sağlamaktadır (Yıldız, 2019). Mültecilerin dil konusunda sorun yaşamaları sosyal yaşama entegre olmalarına engel olmakta ve mültecilerin sadece diğer mültecilerle iletişim halinde olmasına sebep olmaktadır. Eğitimin en kolay verileceği kitle çocuklar olarak kabul edilir. Üstelik savaştan ya da kıtlıktan çıkmış çocuğun kapsamlı bir eğitim alması ve topluma entegre edilmesi şarttır. Türkiye’ye gelen Suriyeli mültecilerin 1.7 milyonu çocuk yaştadır ve Türkiye’de şu ana kadar 750 bin Suriyeli bebek dünyaya gelmiştir (UNHCR, 2023). Suriyeli mülteciler ilk gelmeye başladıklarında nasılsa geri dönecekleri düşüncesinden dolayı ilk etaptaki eğitimler Suriyeli çocuklara yönelik hazırlanmıştır.  Zamanla savaşın şiddeti artmış, Suriyeli mültecilerin sayısı da günden güne artmaya devam etmiştir. Bu olaylar doğrultusunda, Türkiye’de göçmenlere verilecek eğitim politikası gündeme gelmiştir. 2014 yılında 2014/21 sayılı kanunda Suriyeli çocuklara verilecek eğitim belirli standartlara bağlanmış ve güvence altına alınmıştır (Emin, 2016). 

Bu araştırma, geçici koruma statüsünde olan Suriyeli çocukların Türkiye’de nasıl eğitim aldıkları, yaşadıkları sorunlar, entegrasyon durumu, dil sorunu, Türkiye’de çeşitli okullarda yapılan araştırmaları incelenmesi, derlenmesini içermektedir.

Suriyeli Çocuklar ve Eğitim

Her çocuğun fark gözetmeksizin nitelikli bir eğitim alma hakkı vardır. Eğitim hakkı uluslararası evrensel haklardan biridir. Eğitim hakkı, 1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne (UDHR) ve 1966’da Uluslararası Ekonomik, Kültürel Haklara (ICESCR) dahil edilerek bu haklar önemli ölçüde genişlemiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme de 28 ve 29. maddeleri uyarınca bunlar arasındadır. Bu maddelerin özü Lundy tarafından şu şekilde tarif edilmiştir: “Her çocuk, doğuştan sahip olduğu eğitim alma hakkına sahiptir ve ilköğretim aşamasındaki öğrenimin ücretsiz ve zorunlu olması şarttır. Aynı zamanda çocuğa verilecek eğitimle becerilerinin en üstüne çıkarılacak şekilde topluma kazandırması da şarttır. Eğitim çocuğun kişisel ve toplumsal becerilerini geliştirecek bir biçimde olmalıdır. Bu sayede Topluma faydalı bir birey olması sağlanacaktır” (Lundy, 2019, sf. 260).

Göçün en büyük etkilerinden biri de eğitimdir. Türkiye’de günümüze dek 750 bin Suriye uyruklu bebek dünyaya gelmiştir (UNHCR, 2023). Suriye’de savaşın başlamasından sonra birçok çocuk eğitimden mahrum kalmıştır. Aileleriyle Türkiye’ye göç eden Suriyeli çocuklar, maddi imkansızlıklar ve hayatın zorlukları sebebiyle erken yaşta çalışmak suretiyle entegrasyon sorunun bir parçası haline gelmiş ve kayıp nesil olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Ayrıca Türkiye’deki durumundan hoşnut olmayan umutsuz, huzursuz hisseden bazı çocuklar Suriye’ye savaşmaya gitmiştir. Kendilerinin ve sevdiklerinin canlarını kurtarmak istediklerinden dolayı Türkiye’ye göç eden Suriyeliler, maddi sebeplerden dolayı çocuklarının eğitimini sağlayamıyor, bundan dolayı da çocuklarını ya çalıştırmak ya da evlendirmek durumunda kalıyorlar (Yıldız, 2019). Göç ettikleri ülkelerde eğitimlerini yarıda bırakan mülteci çocukların Türkiye’de eğitimine devam etmesi hem Türkiye için hem de bu çocukların geleceği için hayatî önem taşımaktadır. Çünkü okullaştırılamayan her çocuk toplumun dışına itilmeye, yeteneklerinin gelişmesinin engellenmesine mahkûm olacaktır ve en kötüsü de radikal gruplara yönelme riski taşımaktadır (Aydın 2020).

Bunun sonucunda Suriyelilerin entegrasyon çalışmalarının nasıl seyretmesi gerektiği hakkında birçok çalışma yapılmıştır. Göçün yeni başladığı tarihlerde Türkiye Cumhuriyeti savaşın biteceği yönünde varsayımlarla Suriyeli çocukların eğitimini Geçici Eğitim Merkezleri (GEM) adı altındaki merkezlerde gerçekleştirmiştir. Bu eğitim, Suriyeli çocukların Türkiye’ye uyum sağlaması için değil, Suriye’ye döndükten sonra oluşabilecek eğitim açığının kapatılmasını sağlamak düşüncesiyle verilmiştir. Ancak, savaşın bitmeyeceği fark edildiğinde MEB’in 2014’te “Yabancılara Yönelik Eğitim Hizmetleri” genelgesinde Türkiye’ye bağlı bütün yabancıların MEB’e bağlı kurumlarda öğrenimlerine devam edeceği belirtilmiştir (Karaağaç & Güvenç, 2019). Ayrıca mülteci öğrencilerin eğitimiyle alakalı İlköğretim Eğitim Kanunu,  Milli Eğitim Temel Kanunu ve Çocuk Hakları Sözleşmesinde çocukların eğitiminde ayrımcılık yapılamayacağı, ihtiyaç sahibi her çocuğa eğitim verilmesi ve gerekli düzenlemede çocuğun çıkarlarını gözeteceği vurgulanmaktadır (Sarıer, 2020).

Suriyeli çocuklar 2014’te GEM’lerde eğitim görmekteydiler. 2016 itibariyle Suriyeli öğrencilerin eğitimine Türk Ulusal Eğitim Sisteminde devam edilmesi kararı verilmiş ve 2019’da GEM’lerin tamamı kapatılması öngörülmüştür. 2016-17 öğretim yılı itibariyle Suriyeli öğrencilere yönelik “Kapsayıcı Eğitim” adlı eğitim modeline geçiş yapılmıştır. Bu öğretim modeliyle Suriyeli öğrencilere Türkçe öğretmek dışında ayrımcılığı önlemek ve öğrenci farklılıkları göz önünde bulundurarak nitelikli bir eğitim verilmesi amaçlanmıştır (2020).

Entegrasyon Çalışmaları ve Yaşanan Sorunlar

Entegrasyon, bir araya gelerek birleşme ve bütünleşme anlamına gelmektedir. Bu aşamaya geçişte insanlar, kendilerini hiçbir kültüre ait hissetmeseler de geçiş tamamlandığında sadece farklı kültürleri değil, toplumun farklı özelliklerini de kendi bünyesinde eriten bir kimliğe kavuşurlar. Var olan kültürleri ile tanıştıkları yeni kültürleri birleştirmiş ve içselleştirmiş olurlar. Bu bireyler kültürlerarası uyum göstermektelerdir ki her iki taraf arasında kültürel duyarlılığın bireysel ve toplumsal olarak geliştirilmesi, kültür şokunun üstesinden gelinmesi için stratejik bir öneme sahiptir (Gökmen, 2020).

Suriyeli çocuklar savaşın ilk yıllarında Türkiye’ye geldiklerinde, daha önce belirtildiği gibi savaşın biteceği yönündeki düşüncelerle kamplarda GEM adlı merkezlerde eğitim görmüşlerdir. Daha sonrasında savaşın kısa sürede bitmeyeceğini gören Türkiye, Suriyeli çocukların eğitim alabilmesi için MEB’in 2014’de yayınladığı genelgeyle Suriyeli çocukların 2016-17 senesi itibariyle örgün sistemle eğitim göreceğini ve GEM’lerin 2019’a kadar kapatılacağı belirtilmiştir. Şekil 2’de görüldüğü gibi Suriyeli çocuklara sunulan çeşitli eğitim hizmetleri bulunmaktadır. Ayrıca Suriyeliler, kendi imkanlarıyla ya da devlet tarafından tahsis edilen eğitim öğretim binalarında Suriye müfredatına göre eğitim verme imkanına sahiptirler. İstanbul, Şanlıurfa, Gaziantep gibi Suriyelileri nüfusunun yoğun olduğu şehirlerde bu okullar açılmıştır ancak bu kurumlara ait verilere ulaşılmadığı belirtilmiştir (Emin, 2016). Üstelik, bu gibi okulların Suriyeliler tarafından pek rağbet görmediği ve bunun sebebinin de Suriyelilerin sosyoekonomik durumları olduğu düşünülmektedir (2016). Suriyeli çocuklar Türkiye’ye ilk geldiklerinde GEM’lerde eğitim almışlardır ve bu kapsamda Suriye’de gördükleri eğitim müfredatına göre eğitim verilmiştir. Kamp dışında bulunan Suriyeli çocukların belirli sebeplerden eğitimden uzaklaştığı aşağıdaki Şekil 1’de görülmektedir.

Şekil 1:  Kamp içinde ve Kamp Dışında Kayıtlı ve Kayıtsız Öğrenci Sayısı (Emin, 2016)

Kapsayıcı eğitim modeli UNESCO tarafından “öğrenenlerin farklı gereksinimlerine, onların eğitime, kültüre ve topluma katılımını artırarak ve eğitim sisteminin içindeki ayrımcılığı azaltarak cevap verme süreci” olarak tanımlanmaktadır (Özcan, 2018). Bu eğitim modelinin üç kapsayıcı sütunu vardır: eğitim, sosyal ve maddi. Eğitimsel gerekçeye göre öğrencinin yetenekleri göz önünde bulundurularak farklılaştırılmış ve kişiselleştirilmiş eğitim sunulmak, sosyal olarak daha adil ve kapsayıcı olduğundan dolayı öğrencilerin entegre sorununu çözmek, ekonomik olarak ise her grup için farklı okullar kurulacağına tek bir sistem ile maliyeti düşürmektir. Kapsayıcı eğitim modelinin temel amacı ayrımcılığı önlemektir (2018). Suriyeli çocuklara sunulan eğitim hizmetleri Şekil 2’de açıklanmaktadır (Emin, 2016).


Şekil 2: Türkiye’de Suriyeli Çocuklara Sunduğu Eğitim Hizmetleri (Emin, 2016).

Eğitimin Önündeki Engeller

Suriyeli çocuklar hem kampta hem de ülkelerinde yaşadıkları olaylar neticesinde zihinsel sorunlar yaşamaktadırlar. Ülkelerinden savaş sebebiyle ayrılan Suriyelilerin yaşadıkları travma sebebiyle eğitimleri yarıda kalmıştır. Devlet okullarının aşırı kalabalık oluşu, araç gereçlerin yetersizliği, öğretmen eksikliği gibi sorunlar Suriyeli öğrencileri sınırlamaktadır. Ayrıca, çocuklar ailelerinin maddi yetersizliklerinden dolayı okulu bırakıp çalışmak zorunda kalmaktadırlar (Karaağaç, 2020). Ankara’da yapılan bir çalışma, Suriyeli çocukların eğitiminin önündeki engellerin ekonomik sebepler (çocuk işçiliği), karma eğitime yönelik tepki, güvenlik sorunları (akran zorbalığı ve ayrımcılık), ailelerin farkındalık ve bilinç eksikleri, kamp dışındaki GEM’lere ulaşımın zorluğu ve Suriyelilere ilişkin veri eksikliği olduğunu göstermiştir (Tunga ve ark., 2020). Kampların dışında yaşayan Suriyelilere ilişkin verilerin eksik olması onlara sağlanacak hizmetlerin planlanması ve uygulanması önündeki en büyük engel olarak tanımlanmıştır (Nur Emin, 2016). 

Şekil 3: Suriyeli Öğrencilerin Eğitime Yeterli Erişimin Sağlanamamasının Sebepleri (MEB, 2022).

2017 yılında yapılan saha araştırmasında da benzer sebeplerin okula erişime engel olduğu raporlanmıştır. Raporda tek ebeveyne sahip olma (ebeveynlerden birinin savaşta kaybedilmesi ya da hâlâ Suriye’de bulunması), ekonomik yetersizlikler, özellikle de tek ebeveynlikten kaynaklanan ekonomik sıkıntılar ve bu sebepten ötürü çocukların erken yaşta çalışmaya başlamak zorunda kalması, ailelerin yeteri kadar bilgilendirilmemesi ve yönlendirilmemesi, karma eğitime olan tepki ve son olarak yüksek hareketlilik olarak adlandırılan Suriyeli mültecilerin ülke içindeki büyük şehirlere göç etmesi durumu Suriyeli çocukların okullaşmasının önündeki engeller olarak sıralanmıştır (Tunga ve ark., 2020).

Entegrasyon Sorunları

Suriyeli çocukların okula uyum sağlayabilmesi, sosyal hayata da kolaylıkla entegre olması ve akademik hayatında başarı sağlaması için önemlidir. Bu sorunu aşabilmek için GEM’lerde Türkçe kurslar açılmıştır ancak bu, dil sorununa çözüm olamamıştır. “Suriyeli Misafir Öğrencilere Türkçe Öğretimi Projesi” kapsamında gerçekleştirilen uygulamalarda hedefi Suriyeli öğrencilere C1 düzeyinde Türkçe öğretmek olsa da kurslara kayıt yaptıran öğrencilerin sadece 1/3’ünün kursu tamamladıkları görülmüştür (Tunga ve ark. 2020).

Entegrasyonun başlıca problemlerinden biri dil sorunudur. Dil birbirinden farklı insanların etkileşim kurabilmeleri adına en önemli araçtır. Bu sorun sadece Suriyeli öğrencilerin yaşadığı bir problem değil, genel olarak Türkiye’ye göç eden insanların tümünün temel sorunudur ve topluma entegre olmanın önündeki en büyük engeldir. Yıldız, Suriyeli çocukların eğitimi üzerine yaptığı araştırmada Suriyeli çocukların yaşadığı en temel sorunlardan birisinin dil sorunu olduğunu söyler (2019). Araştırmanın devamında bir öğretmen, Suriyeli çocukların Türkçe bilmediklerinden dolayı iletişim sorunu yaşadıklarını şu ifadelerle belirtmiş: “‘Ben anlamıyorum bu ne hocam?’ diyor. Ne yapacaksın? Nasıl anlatacaksın? Ben iyi Arapça ve Türkçe konuşan öğrenciyi çağırıyorum, anlamayan öğrenciye anlatmasını söylüyorum. Ben ona söylüyorum, o diğerine anlatıyor” (2019). Ancak bu yöntemin yine de yetersiz kaldığı ve öğrencilerin akademik başarısı için yeterli olmayacağı da belirtilmiştir.

Başka bir örnekte ise Şanlıurfa’daki okullarda yapılan bir araştırmada, aynı şekilde iletişim sorunu olduğu gözlemlenmiş, hatta bu eğitim entegrasyonunda yaşanan en büyük sorun olarak nitelendirmiştir. Bir öğretmen yaşadıkları sorunu şu şekilde ifade etmiştir: “Suriyeli öğrencilerin çoğu doğal olarak Türkçe bilmiyor. Bu daha çok büyük sınıflarda oluyor. 1. sınıfa başlayan öğrenciler dilimizi daha güzel öğreniyorlar. İlk zamanlarda Suriyeli öğrenciler zaman zaman öğretmen ve sınıf arkadaşlarını yanlış anlayabiliyorlar” (Koşak ve Atasoy, 2022).

İstanbul Ataşehir’deki okullarda yapılan araştırmada, öğretmenlerin dil probleminden dolayı, öğrencilerin kendi kendine çalışma becerilerinin olmadığı çıkarımı yapılmıştır (Karaağaç ve Güvenç, 2019). Ayrıca öğrencilerin eğitimine Türkiye’de başladıklarından dolayı ön bilgilerinin yetersiz olduğundan bahsedilmiştir. Bu bağlamda bakıldığında, Suriyeli öğrencilerin Türkçe konuşmada problem yaşadıklarından dolayı öğretmenleriyle arasında iletişim problemi oluştuğu ve akranları tarafından dışlanma sorunları yaşadıkları ve bu sorunlar sonucu bazılarının okulu bıraktığı görülmektedir.

Entegrasyonun gerçekleşmemesinin bir başka sebebi ise Suriyeli öğrencilerin akademik başarısızlığıdır. Akademik uyum, çocuğun okulda bulunan bireylerle kurduğu ilişkileri içeren sosyal uyumu ve toplumsal kurallara uyma gibi durumları içeren davranışsal uyumu içine alan kapsamlı bir kavramdır (Gökmen, 2020). Bir çocuğun okula uyumunu başarı düzeyi, devam durumu, arkadaşlarıyla iyi ilişkileri, öğretmenlere karşı tavırları belirlemektedir. Çok kültürlü okullarda uyum, bunlara ek olarak farklı kültürlerin birbiri arasında etkileşime imkân tanıyan, kültürlerin olumlu yönlerini ortaya çıkaran eğitim programları ile sağlanabilmektedir. Uyum problemlerinin olduğu durumlarda ise şiddet, zorbalık, cinsel istismar gibi birçok problemli davranış ortaya çıkmaktadır (2020). Suriyeli öğrenciler iletişimde yaşadıkları problemlerden dolayı bu sorunlarla karşılaşmaktadırlar.

Yıldız’ın İstanbul’da yaptığı araştırmanın devamında, öğretmenlerden biri yapılan görüşmelerde Suriyeli çocukların akademik başarısızlığının sebebini şu şekilde ifade etmiştir: “Sınav kâğıtlarıyla ilgili çok sıkıntı yaşıyoruz. Çünkü mecburen soruları Türkçe soruyoruz. Okuma yazmayla ilgili becerileri tam kazanamadıkları için sorulara cevap vermekte güçlük çekiyorlar. Haliyle sınav başarısına da etki ediyor bu durum” (2019). 

Şanlıurfa’daki okullarda yapılan araştırmanın devamında ise öğretmenlerden biri akademik yetersizliğin iletişim sorunundan sonraki en büyük sorun olduğunu şu kelimelerle ifade edilmiştir:  “Öğrenciler genellikle Türkçe okuma yazma bilmedikleri için derslere katılamıyor ve bu sebeple akademik olarak gelişim gösteremiyorlar. Matematik derslerinde daha iyi olduklarını gözlemliyoruz fakat sosyal bilimlerle alakalı derslerde oldukça zorlanıyorlar” (Koşak & Atasoy, 2022).

Başka bir problem ise kültür farklılığının okulda uyumsuzluğa yol açması ve öğrencilerin davranışsal problemler sergilemesidir. Bu da dil yetersizliğinin kötüleştirdiği bir problemdir ve Suriyeli öğrenciler, diğer öğrenciler ve öğretmenlerle iletişim kuramadıklarından dolayı okulda gruplaşmakta ve ayrımcılık meydana gelmekte ve öğrenciler okula uyum sağlayamamaktadır. Kimi öğrenciler dil ve kültür farklılığından ziyade savaştan ya da yaşadıkları travmadan ötürü davranışsal problemler sergilemektedir. Yıldız, araştırmasının devamında, öğrencilerin davranışlarında hırçınlık, agresiflik, öfke ve içe kapanıklık gibi durumlar tespit etmiştir (2019). Bir öğretmenin bu olayı şöyle ifade etmektedir: “Suriyeli çocukların hepsinin üstünde hırçınlık var. Bence mülteci olarak başka bir ülkede yaşıyor olmak da olabilir, eğitim farkı, çocuk yetiştirmedeki fark da olabilir. Gördükleri ön yargıdan dolayı kendi içlerinde bir öfke var” (Yıldız, 2019). 

Şanlıurfa’da yapılan araştırmadaki bir öğretmenin bu konu üzerine görüşü ise şöyledir: “Çocuklar farklı bir dil ve kültürden geldikleri için bir anda bocalıyor. Özellikle anasınıfı ve 1. sınıfta ürkek, ağlayan çocuklara dönüşüyor” (Koşak & Atasoy, 2022). 

Bununla birlikte Gökmen de Bursa’da yaptığı araştırmada Suriyeli çocuklardaki kültür farklılığı konusuna değinmiştir. Bir öğretmenle yaptığı görüşme de şu ifadeler geçmiştir: “Savaş sürecine uzun süre tanık olmuş ve travmatik olaylar yaşayan öğrencilerin bazıları içine kapanık tavırda bulunurken bazıları da asi tavırlar sergiliyor. İçine kapanık olan öğrenciler zamanla çevreye uyum sağlıyor ancak çekinik yapılarının tamamen kaybolduğunu söyleyemem. Asi tavırlarda bulunan öğrencilerle iletişim kurmak biraz daha güç oluyor diyebilirim” (Gökmen, 2020).

Diğer bir sorun ise öğrencilerin sosyoekonomik durumlarıdır. Bu durum Suriyeli çocukları çocuk işçiliğe, suça, çeteleşmeye, madde bağımlılığına, çocuk yaşta evliliklere ve akran zorbalığı gibi durumlara sürüklemektedir. Şanlıurfa’daki araştırmanın devamında ailelerin sosyoekonomik durumun Suriyeli çocuklara etkisini bir öğretmen şu şekilde ifade etmiştir: “Kalabalık aileler, işsiz veliler aile içinde huzursuzluk getiriyor ve bu ailelerde yaşayan çocukların motivasyonu düşüyor” (Koşak & Atasoy, 2022).

Gökmen’in Bursa’da yaptığı araştırmasında sosyoekonomik durumu düşük olan Suriyeli ailelerin çocuklara etkisinin sonuçlarını öğretmenlerin bakış açısıyla zenginleştirmiştir: “Öğrencilerin azınlıkta olan bir kısmının ailesinin maddi açıdan iyi durumda olmasına karşın büyük bir kısmının ailesi geçimini sağlamakta zorlanıyor. Öğrencilerin eğitim sürecinde ihtiyaçları olan materyaller, harçlık ve yol ücreti gibi giderleri karşılamakta güçlük çekiyorlar. İhtiyaç sahibi öğrenciler ile ilgili çalışmalar yapılmaya çalışılsa da bürokrasinin yavaşlığından kaynaklı bir çözüme ulaşamadık.’’ (Gökmen, 2020)

‘’Geçici eğitim merkezlerinde eğitim görüp denklik belgesi alarak gelen öğrenciler orada ücretsiz servis ve devletin sağladığı burs imkanının devlet okullarında olmamasından dolayı zorluk yaşadıklarını dile getiriyorlar.’’ (2020)

Şekil 4: Ailesel Sorunların Suriyeli Öğrencilerin Okul Hayatlarına Etkileri (Sarıer, 2020).

Sonuç olarak, eğitim entegrasyonu Suriyeli öğrencilerin Türkiye’ye adapte olabilmesi için önemli bir konudur. Suriyelilerin eğitimlerini etkileyen ve entegrasyon sorunu yaşamalarının en büyük sebebi dildir. Ondan sonra gelenler dilin yan sorunları gibi görünmektedir. Ayrıca düşük sosyoekonomik durumu olan Suriyeli öğrencilerin eğitimden mahrum bırakılmaması Türkiye için hayati bir önem taşımaktadır. Suriyelilerin ekonomik sebeplerden dolayı okulu bırakması, kayıp nesil durumu oluşturabilir ve bu durumun yaşanması Türkiye için hem bugün hem de gelecekte büyük sorunlar teşkil edecektir.

Göçmen Entegrasyon Politikası Endeksi (MIPEX)

Göçmen Entegrasyon Politikası Endeksi (Migrant Integration Policy Index) MIPEX, ülkelerin göçmenlere yönelik uyguladıkları politikaları çeşitli ölçütler bağlamında değerlendirir. Dünya genelinde ülkeleri teşvik etmek ve ülkelerin ne gibi entegrasyon çalışmaları yaptığını ölçmek için kullanılan en güvenilir araçlardan biridir (Ustabulut ve ark. 2022). Entegrasyon bağlamında en geniş ve en kapsamlı kaynağın MIPEX olduğu kabul edilir ve göstergelerinin, ulusal entegrasyon politikalarının göçmenlere hak ve fırsat eşitliğini sağlayan ölçüm aracı olarak bilinir. Nitekim ülkeler, göçmenlerin haklarının ve görevlerinin politika önlemleri yoluyla nasıl tanımlandığı ve uygulandığı konusunda önemli ölçüde değişiklik gösterir (2022).

Şekil 5: Tabloda MIPEX ülkelerin uyguladıkları entegrasyon kalite durumu puan sistemi (Ustabulut ve ark. 2022).

Mültecilerin entegrasyonunu hızlandıran en önemli unsur eğitime erişimidir. Mültecilerin eğitime erişimi arttıkça entegrasyonu hızlanmaktadır. Bu nedenle, MIPEX “eğitim sistemi göçmen entegrasyonuna cevap veriyor mu?” sorusuyla ülkelerin bu konu ile alakalı ne kadar zayıf durumda olduklarını ve çoğu göçmen için dil öğrenimini sağlamak, doğru sınıflara yerleştirmek, öğrencinin eğitimde geride kalması durumunda sorunu çözüme kavuşturmak konusunda yetersiz olduklarını belirtir. Göçmen öğrenciler; okul öncesi, mesleki veya yüksek öğrenime kayıt veya bitirme konusunda yardım alma; ülkede resmi ikamet statüleri olmasa bile hem zorunlu hem de seçmeli eğitime yasal erişime sahip olmak; yükseköğretime erişimlerini ve başarılı katılımlarını artırmayı amaçlayan özel destek girişimlerinin varlığı; akademik yeterliliğe ulaşana kadar kişinin ikamet ettiği ülkede hedef dili öğrenebilmesi için dil yardımı alma hakkı, sistematik akademik rehberlik, maddi destek ile birlikte temel haklar, öğretmenlerin, kültürlerarası eğitim ve kültürel çeşitlilik konusunda eğitilmesi, gibi temel haklar çatısı altında değerlendirilmektedir (2022).

Şekil 6:  Türkiye ve Seçilmiş Avrupa Ülkelerinin Entegrasyon Alanındaki Puan Durumu (Ustabulut ve ark., 2022).
 

MIPEX, Türkiye’nin eğitim entegrasyonunu yarı olumlu olarak belirlemiştir. Türkiye’nin önceden bu alanda çok zayıf olduğu görülmektedir ancak 2014’te Suriyeli öğrencilere ve öğretmenlere destek sağlamasıyla bu durum biraz da olsa iyileşme göstermiştir. Yasal olarak yerleşmiş göçmenlerin zorunlu eğitim hakkına sahip olduğunu ifade eder. Ayrıca Türkiye, öğrencilere rehberlik hizmeti ve dil desteği sağlanmaktadır. MIPEX, Türkiye’nin şu anda karma okulları teşvik ettiğini ve öğrenim sektöründe çeşitliliği sağladıklarını belirtmiştir (2020).

Sonuç

Sonuç olarak, Türkiye neredeyse son on yıldır farklı milletlerden göç alan bir ülke haline gelmiştir ve hâlâ göç almaya devam etmektedir. Bu durum, Türkiye’yi göçmen entegrasyon politikasını iyileştirmeye ve geliştirmeye teşvik etmelidir. Entegrasyon farklı millet ve kültürlerden özellikle de yüksek sayılarda göç alan ülkeler için önemli bir konudur ve bundan dolayı mültecilerin eğitimi için kapsayıcı bir eğitim modeli benimsenmeli, ayrımcılığın önüne geçilmesi için mültecilerle yerel halk arasında sıcak ilişkiler kurulması sağlanmalı ve mültecilerin Türkçe dil eğitimine daha çok önem verilmelidir. Türkiye’deki göçmenlerin büyük bir kısmını Suriyeli mülteciler oluşturmaktadır. Suriyeli mültecilerin yaşadıkları sorunlar çözüme kavuşturulmalı ve Suriyeli mülteciler üzerinden elde edilen başarıyla diğer göçmenlerde de aynı başarı elde edilmeye çalışılmalıdır. Türkiye mülteci entegrasyonunu iyi bir şekilde gerçekleştirirse böylelikle mültecilerin aslında sorun teşkil etmeyip aksine Türkiye’ye katkı sağlayabilecekleri görülebilir. 

                                 Şekil 7: Türkiye’nin Entegrasyon Puan Durumu (MIPEX, 2020). 

 

Kaynakça

Aydın, S. (2020). Zorunlu Eğitim Çağındaki Mülteci Öğrencilerin Eğitime Uyum Sürecinde Türkiye ve Kanada Uygulamaları. Uluslararası Liderlik Eğitimi Dergisi, 2(II), 1-18.

Boyu, T. M. E. B. H., Göç, Ö. G. M., & Başkanlığı, A. D. E. D. (2022). Ocak 2022 Bülten.

Emin, M. N. (2016, Mart). Türkiye’deki Suriyeli çocukların eğitimi: Temel eğitim politikaları. Seta.

Gökmen, H. (2020). Suriyeli göçmen öğrencilerin Türk eğitim sistemine entegrasyon sorunu (Bursa Yıldırım ilçesi örneği). Doktora tezi, Bursa Uludağ Üniversitesi, Türkiye.

Güngör, M., & Açıkyer, M. (2023). Geçici Koruma Kapsamındaki Suriyelilerin Sosyal Uyum ve T.C. Vatandaşlığına İlişkin Görüşlerinin Değerlendirilmesi: Mersin Örneği. Uluslararası Sosyal Bilgilerde Yeni Yaklaşımlar Dergisi, 7(1), 180-194.

İşigüzel, B., & Baldık, Y. (2019). Göçmen Toplulukların Eğitim Sistemine Katılımı Sürecinde Uygulanan Eğitim ve Dil Politikalarının İncelenmesi. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 9(2), 487-503.

Karaağaç, F. C., & Güvenç, H. (2019). Resmi ilkokullara devam eden Suriyeli mülteci öğrencilerin eğitim sorunları. OPUS International Journal of Society Researches, 11(18), 530-568.

Koşak, M. A., & Atasoy, R. (2022). Suriyelilerin Temel Eğitim Sistemine Entegrasyonunda Şanlıurfa İli Özelinde Okul Yöneticilerinin Karşılaştığı Sorunlar. Harran Maarif Dergisi, 7(2), 150-178.

Lundy, L., & O’Lynn, P. (2019). The education rights of children. International human rights of children, 259-276.

Mesut, G. Ü. N., & Yüksel, S. (2021). Dünyada Göçmen Eğitimi Politikaları Bağlamında Türkiye’nin Göçmen Eğitimi Sürecinin Değerlendirilmesi ve Çözüm Önerileri. Milli Eğitim Dergisi, 50(1), 1031-1053.

Migrant Integration Policy Index (2020). https://www.mipex.eu/turkey (Erişim Tarihi: 06.08.2023).

Özcan, A. S. (2018). Çokkültürlülük bağlamında Türkiye’nin Suriyeli öğrencilere yönelik eğitim politikası. PESA Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 4(1), 17-29.

Sarıer, Y. (2020). Türkiye’de Mülteci Öğrencilerin Eğitimi Üzerine Bir Meta-sentez Çalışması: Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Eğitimde Yeni Yaklaşımlar Dergisi, 3(1), 80-111.

Tunga, Y., Engin, G., & Çağıltay, K. (2020). Türkiye’deki Suriyeli çocukların eğitiminde karşılaşılan sorunlar üzerine bir alanyazın taraması. İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 21(1), 317-333.

Türkiye’deki Mülteciler ve Sığınmacılar. https://www.unhcr.org/tr/turkiyedeki-multeciler-ve-siginmacilar (Erişim Tarihi: 07.08.2023)

Ustabulut, M. Y., Boylu, E., & Başar, U. (2022). Türkiye ve Seçilmiş Avrupa Ülkelerinin Göçmen Entegrasyon Politikalarının Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi. Bilig, (103), 1-30.

Yıldız, S. E. (2019). Suriyeli çocukların eğitimi konusunda nitel bir araştırma: Sorunlar ve çözüm önerileri. Middle East Journal of Refugee Studies, 4(2), 5-32. 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Avrupa Gündemi Konferansları – II: “Bizi Bağlayan Göç” – AB-Türkiye Ortaklığını Yeniden Değerlendirmek

Kocaeli Üniversitesi’nin yürütücülüğünde düzenlenen Avrupa Gündemi Konferanslarının ikincisi 24-25...

Avusturya Seçim Sonuçları: Aşırı Sağ FPÖ’nün Zaferi Yeni Bir Dönemi mi İşaret Ediyor?

Avusturya’da 2024 seçimleri, ülkenin siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından...

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu Tamamlandı

Afro-Avrasya Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Uluslararası İlişkiler Yaz Okulu...

Afrika’nın Konumu ve Türkiye: BM 79. Genel Kurul Toplantısı

1945 Yılında kurulan BM’nin bugün dünya haritası üzerinde yer...