Türkiye’nin Suriye Sorunu ve İç Savaşın Türkiye’ye Etkisi

ÖZET

Bu makalede 2011’de başlayan ve günümüze kadar devam eden Suriye iç savaşın ve çatışmaların ülkemize etkisi siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan oldukça geniş bir durum teşkil ediyor. Arap Baharı’ nın patlak vermesiyle Ortadoğu’da taşlar yerinden oynadı. Mısır, Libya, Tunus, Yemen gibi ülkelerde başlayan çatışmalarda ülke iktidarlarının devrilmesiyle son buldu. Fakat Suriye’de rejim ve muhalefetin karşı karşıya gelmesi yalnızca Suriye için değil, bölgesel ve küresel bir hal almaya başlamıştı. Suriye’de halka ateş açılmasıyla başlayan süreçte iç savaşa dönüşen kriz ülkemizi doğrudan ve dolaylı olarak etkiledi.

GİRİŞ

Dünya 2011 yılına girdiğinde dengelerin değişeceği konusunda kimsenin bir farklı bir düşüncesi yoktu. 11 Eylül saldırısından sonra Ortadoğu’daki olayların seyri hiç tahmin edilmeyecek kadar değişecekti. Avrupa’da terörist saldırıların olması ve tarihler 2011’i gösterdiğinde tüm dünyanın takip edeceği olayların fitili ateşlenecekti. 2011’de Arap ülkelerinde patlak veren olayların sonucunda birçok ülkede hükümet değişikliğine gidildi. Fakat aynı yılın mart ayından itibaren Suriye’de büyük bir iç savaşın başlangıcı oldu. Suriye halkı ülkedeki bireysel hakların genişletilmesini, oluşan gelir adaletsizliğini ortadan kaldırılmasını ve sıkıyönetim uygulamalarında keyfi hareketlerin kaldırılmasını talep etmişti. Baas rejimi ise herhangi bir reform yapmayarak kitlesel yürüyüşlere zor gücü kullanarak bastırmaya çalıştı. Ülke geneline yayılan yürüyüşler sonrası muhalefet ile rejim karşıya geldi. Esad rejimine bağlı güvenlik güçlerine karşı silahlanan muhalifler yaşanan çatışmalar ile krizin bir iç savaş haline gelmesine neden oldu. Bu dönem aslında Ortadoğu’da istikrarsız bir döneme girildiğinin habercisi olmuştu. Bölgede de farklı dinamik örgütler baş göstermeye başladı. Etnik, dini, mezhepsel farklılıklar ile ortaya çıkan bu hareketler bölgede yeni çatışma alanları ortaya çıkardı. Bu hareketler sadece Suriye içinde değil bölge dışı büyük devletlerinde Ortadoğu’da çeşitli yönlendirme yapabileceği bir ortam yarattı. En uzun kara sınırı olan ülke Türkiye’yi de yakından ilgilendiren sınır ve iç güvenlik sorunu da böylelikle ortaya çıktı. Türkiye stratejik öneminden Ortadoğu ve diğer bölgelerden gelebilecek saldırılardan ya da oluşan kargaşalardan dolayı güvenlik anlamında birçok tehdide maruz ülke konumundadır. Soğuk Savaş dönemi boyunca yaşadığı etnik terör, sonrasında Hizbullah gibi din istismarına dayalı terör örgütlerinin her anlamda saldırısına maruz kalan bir ülkedir. Suriye’de kriz başlamadan önce halk belli reformların gerçekleşmesi için ülke genelinde protestolar yapmıştır. Fakat rejim hareketinin reformları yapmakta ağır davranması ve gösterilere sert müdahale göstermesi silahlı mücadelenin başlamasındaki en etkili nedenlerin başında geldi. Yerleşim yerlerinin bombalanması ve silahlı güçlerin ortaya çıkması krizi iç savaşa dönüştürdü. Dış ülkelerin bu karışıklıkta farklı güçleri desteklemesi olayların farklı bir seyirde yürümesine yol açtı. Ülke içinde sıcak bir çatışma alanı oluşurken demografik açıdan ise içte ve dışta nüfuz mücadelesi ortaya çıktı. Bu makalede de bu nüfuz mücadelesi, Suriye iç savaşı ve Türkiye’ye etkisini bölgesel ve uluslararası olarak ele alacağız.

Bölge halkları rejimden şu konularda reform istemiştir:

  • 8 Mart 1963 tarihinden beri ülkede uygulanan olağanüstü halin kaldırılması,
  • Bireysel hakların tanımlanması (Suriye kimliği olmayan Kürtlere vatandaşlık hakkı verilmesi )
  • Gelir adaletsizliğini gidermek
  • İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere, çeşitli hükümet kurumlarının sivilleştirilmesi, güvenlik birimlerinin görev alanlarının yeniden tanımlanması, yasama, yürütme ve yargı organlarının yapılandırılması ve yargının bağımsızlaştırılması,
  • Siyasi partiler yasasında değişiklik yapılması ve iktidardaki Baas Partisi’nin gücünün sınırlandırılması 1

Bu gibi reform taleplerine Esad Rejimi bazı değişikliler ile gösterileri bastırmaya çalıştı. Hâlihazırda bulunanhükümeti istifa ettiren Esad Rejimi yeni hükümet ile 16 Nisan 2011’de 48 yıllık olağanüstü halin kaldırılmasını istedi. Diğer yandan bazı kesimlere de vatandaşlık hakkı tanıdı. ( Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan çoğunluğu Kürtler olan kesim ) Bu denli düzenlemeler yaptıysa da gerçekleştirme konusunda bir adım atmamıştı. Daha çok kendi siyasi geleceğini koruma altına alma konusunda kararlar üzerinde durdu. 2014 yılında Suriye’de yapılan serbest ve adaletli bir seçim olarak dile getirdiği anayasa değişikliğinde kendi iktidar süresini 2028 yılına kadar uzatmıştır. Bu olaylardan sonrada muhalefet kanadını bastırmaya devam etmiştir. Nitekim bu bastırma yüzbinlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın topraklarını terk etmesine yol açmıştır. Bunun sonucunda da reform isteyen muhalefet artık Esad yönetiminin devrilmesini ve Baas Partisi’nin bu katliamlardan sorumlu tutulup cezalandırılmasını istemeye başlamıştır.

Suriye’de oluşan krizi iç savaşa dönüştüren bu hareketler ülke sınırlarını aşıp farklı sonuçları ortaya çıkardı. Küresel bir anlaşmazlığı ortaya çıkaran Suriye Sorunu uluslararası bir göç sorununun oluşmasına da neden oldu. Bölgede Şii-Sünni hareketlerin karşı karşıya gelmesini ve PKK terör örgütü uzantılarının kendilerine farklı bir hareket alanı kazanmasınasebep oldu. Ülkemizide bu sınırda değişik sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Etkileri iki boyutta inceleyebiliriz. Bölgesel olarakTürkiye Suriye halkının siyasi sosyal haklarının iade edilmesini ve daha özgür, demokratik adımlarının atılmasını destekliyordu. Birçok Arap Devleti de bu konuda Türkiye ile işbirliği içinde olmuştur. Diğer yandan İran mevcut hükümeti destekler nitelikte açıklamalar yapmaktaydı. Bu adımları atmasının en büyük sebebi de Şii Hilali projesinin sekteye uğraması ve Arap Baharı’ndan etkilenecek sıradaki ülke konumunda olduğunu düşünmesinden kaynaklanıyor. Uluslararası alanda ise bu reformları destekleyen ve desteklemeyen ülkeleri karşı karşıya getirmiştir. Rusya, ABD ve Çin gibi ülkelerin siyasi çatışma içine girmesi buna örnektir.

Suriye Krizi’nin bölgesel etkilerinde söz edecek olursak, iç savaşa dönüşen bu hareket Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit ediyordu. DAİŞ ve sonrasında PYD / YPG gibi terör örgütleri ile sınır komşusu haline gelen Türkiye uluslararası arenada yeteri desteği göremese de sınır ötesi operasyonlar ile kendi sınır güvenliğini korumaya çalışmıştır.

İran ise tek Arap müttefiki sayılan Suriye Hükümeti’nin mevcut oluşumu kaybetme korkusuyla endişeleniyordu. Esad’ın Türkiye konusunda sessiz kalması fakat YPG gibi oluşuma hareket alanı kazandırması Türkiye’yi bu sınır güvenliğini korumaya yöneltmiştir. Aynı bölgede İran; Irak hükümetini ve Hizbullah’ı bu doğrultuda desteklemektedir. Suriye rejimine uygulanan yaptırımlara karşı çıkan bölgede İran ve hava sahalarını İran’a açan Irak Hükümeti bu konuda Esad Rejimini destekler nitelikte politikalar yürütmüştür.

Bu bağlamda Suriye Hükümeti’ne karşı çıkıp rejimin son bulması gerektiği konusunda ise Türkiye, S. Arabistan, Körfez ülkeleri ve Birçok Arap ülkesi aynı çizgide yer almıştır. Bu ülkeler Esad Hükümeti’nin kanlı eylemler gerçekleştirmesinden sonra bir araya gelerek Suriye’nin Arap Birliği üyeliğini askıya alma konusunda mutabakata vardı. Suriye, Lübnan ve Yemen bu konuda ret oyu, Irak ise çekimser oy kullandı. Olumlu yönde oy kullanan 18 ülke ile kabul edildi. Fakat Suriye konusunda çatışmaların son bulması yönünde bir sonuç ortaya konulmadı. Küresel boyutta Birleşmiş Milletler Suriye konusunda nitelikli sonuçlar elde etmedi.

Türkiye ile en uzun kara sınırına sahip olan ülke Suriye’de ki iç savaş Türkiye’yi doğrudan ve dolaylı olarak etkiledi. Suriye ile sorunlarda Hatay, su ve 1990’lı yıllarda Suriye’nin PKK’ya destek olması ikili ilişkilerde en önemli sorunlar olarak baş göstermişti. 2011 yılına kadar ilişkilerde normallik söz konusu oldu. Fakat iç savaşın çıkmasından sonra olayların seyri değişti. Bu değişim sınır güvenliğini ortaya çıkardı.2012’de Türkiye’nin tampon bölge söylemi de sınır güvenliğini sağlama alma konusundaki girişimidir. Ama Türkiye Suriye konusunda dış ülkelerden yeteri destek alamamıştır. Aslında bu kriz Ortadoğu da en fazla Türkiye’yi etkilemektedir. Çünkü Suriye krizi nedeniyle sınır güvenliği tehlikeye girmiştir. El Nusra, DAİŞ / IŞİD ve PKK’nin kollarından YPG liderliğinde Demokratik Suriye Ordusu ile sınır çatışmaları ile karşı karşıya kalmıştır. Fırat Kalkanı ile sınır güvenliğini korumak isteyen Türkiye sınır ötesi operasyon ile Cerablus’ u terör örgütlerinden arındırdı. Sonrasında da burasının kontrolünü muhalif Özgür Suriye Ordusu’ na bırakmıştır. Son dönemlerde YPG kontrolündeki olası bir Afrin operasyonu da bunun devamı niteliğinde olacaktır. Ülkemizin terörist gruplarla mücadelesinde özellikle DAİŞ / IŞİD ülkemizi kana bulayan eylemler gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşa komşu olması PYD / DAİŞ rekabetinden doğan çatışmaların Suriye sınırını aşıp Türkiye’ye sıçraması ülke karışıklıklarının komşu ülkeler için ne denli önemli olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Ülkemize yapılan saldırılar en fazla canlı bombalar ile olmakta ve genellikle sivil insanlar hedef alınmaktadır.

Füze saldırıları, sınır karakollarına saldırı, intihar saldırı gibi sivil insanı ve askeri hedef alan saldırılar Türkiye’yi sarsmıştır. Görüldüğü üzere bu saldırılarda çeşitlilik vardır. Sınırda bulunan yerleşim yerleri de bu saldırılara tanıklık eden insanlarla doludur. Suriye iç savaşından itibaren farklı grupların ele geçirdiği yerlerin sürekli değişmesiyle oluşan haritada görüldü üzere Türkiye diğer ülkelere göre güvenlik riskleri bakımından çeşitliliği ve sıklığı oldukça yüksektir. Bu riskler ele alındığında Türkiye iki türlü strateji uygulamaya başladı. Ulusal ve Uluslararası bir politika oluşumuna giren Türkiye; ülkede DAİŞ ile mücadelede kesinlik ve istikrar stratejisi uygularken, küresel arenada da koalisyon ile beraber DAİŞ’ e karşı askeri ve siyasi mücadele içinde oldu sonrasında yapılan eylem planlarında da aktif rol oynadı. Türkiye son harita ile sınır komşularında sadece 100 km kısmı terörist olarak algılamadığı Özgür Suriye Ordusu’nun elinde bulunuyor.

Türkiye’nin Suriye sınırında % 90 kısmında terör tehdidi altındadır. DAİŞ ile sınır komşuluğunun bitmesi ve toprakların PYD / DSG’ nin eline geçmesi bu tehlikenin son bulmadığını göstermektedir. Sınır boyundaki tüm terör aktörlerinin aynı çizgide yer aldığını bilmek gerekir. Ve bu bağlamda IŞİD ile sınır komşuluğunun bitmesi ve başkasının gelmesi sadece aktörlerin değiştiğini göstermektedir.

Terör örgütleri ile mücadelede her adım ülke içi huzur için son derece önemli bir durumdur. Türkiye ülke içinde ve dışında teröristlerle ilgili stratejiler geliştirmiştir.Bu stratejiler ile yabancı teröristler mücadele etmeye çalışmaktadır;

Kaynak Ülkede Önleme

Çıkış Ülkesinin Alması Gereken Tedbirler

  • Sınırlarda Önleme

Sınır Bölgesinde Analiz Birimleri ve Listeler Hazırlama

  • Yurt içinde önleme

Ülke İçi Emniyet Operasyonları

  • Suriye’ye Giriş ve Dönüşte Önleme

Sınır Güvenliğini Sağlama Alma

Türkiye Hükümeti; Terör ve sınır güvenliği konusunda sıfır tolerans politikanın uygulanacağını ve Türkiye’nin bu konuda hiçbir taviz vermeyeceğini belirtmiştir. Sınırda DAİŞ, YPG gibi terör örgütleri ile mücadele içinde olan Türkiye içte de PKK ile mücadele içindedir. Etnik kökenli olan PKK uzun zamandır Türkiye’nin gündeminde olan bir sorundur. Kırk yılı aşkın süredir mücadele edilen terör örgütü ile 2013-2015 yılında gerçekleşen Çözüm Süreci’nin de tıkanması ile çatışmaların bazı şehirlere sıçraması daha tehlikeli bir durum teşkil etmişti. Türkiye Soğuk Savaş’ın son dönemlerinden sonra dini duyguları istismar yolunda El-Kaide’den DAİŞ’ e kadar uzanan yolda ve etnik kimlikle oluşan PKK ile mücadele dış politikayı ilgilendiren en önemli sorunlar olmuştur. Bu olaylar Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasını da yakından ilgilendirmektedir. Uzun yıllardır PKK’nın varlığı son dönemlerde de DAİŞ’ in varlık göstermesi ve Türkiye’de eylemler düzenleyip iç güvenliği bozmak istemesi AB müzakerelerinde başka sorunların çıkmasına neden olmuştur.

Kısacası sınır ve iç güvenlik ülkelerin her politikasını etkilemektedir. Bu bağlamda stratejiler uygulamak ülkemizi güçlü kılacaktır.

SONUÇ

Ortadoğu ülkelerinde başlayan ve Arap Baharı olarak nitelendirilen süreçle günümüze kadar gelen olayların aslında politik ve dış destekli bir etkinin olduğunu bilmek gerekir. Suriye’deki iç çatışmaların neticesinde sosyal – siyasi nedenler sayıldığında mezhepsel farklılıklar ve ekonomik zorlukların yanı sıra politik baskıların olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Türkiye’nin de bu krizle yakından ilgilenmesi son derece önemlidir. Sığınmacılar meselesi başta sayılmak üzere diğer konularda da Türkiye’yi dolaylı ve doğrudan etkilemektedir. Türkiye Hükümeti’nin Suriye Krizi konusunda çözüm arayışlarına yönelmesi ve sınır güvenliğini korumak adına önemli adımlar atması kararlılığını göstermektedir.

Suriye İç Savaşı bölgesel sınırlarla kalmayıp küresel bir hale gelmiştir. Koalisyon ülkelerinin Türkiye sınırını tehdit eden terör örgütlerinde iyi terör kötü terör örgütü ayırarak ve buna göre davranması Türkiye’yi farklı alternatifler ötesinde sınır güvenliği konusunda her müdahaleyi yapmaya yöneltmiştir. Ulusal çapta Suriye iç savaşına dönüşen krizde Türkiye bu sorunu sadece Suriye ile sınırlı bir olay olmadığını dikkate almalıdır. Esad Rejimine Rusya, Çin, İran ve Irak gibi ülkeler doğrudan ve dolaylı olarak yardımda bulunmuştur. Buda rejimin direnç göstermesine neden olmuştur.

Türkiye DAİŞ ile mücadelede koalisyon güçlerinin yanında hareket etmiş ve DAİŞ ile mücadele de etkin rol oynamıştır. Diğer yandan PKK terör örgütü ve PYD’ nin bütün hareketlerini takip etmeli bu bağlamda stratejiler uygulamalıdır. Fakat Türkiye Hükümeti Suriyeli Kürtleri karşısına almamalı buna göre hareket etmeli iyi ilişkiler kurmalıdır. Türkiye, Suriye muhalefetinin birleştirilmesine yönelik girişimleri desteklemelidir. Ülkemiz bu iç savaş sürecinde bütün şehirleri tahrip olan Suriye’nin tekrar inşasına odaklanmalıdır. Türkiye’nin kriz başlarken konumu son derece olumlu bir yöndeydi fakat zaman ilerlerken Arap Baharı ve Suriye konusunda bazı konularda yerinde müdahaleler yapamadığı için dış politikada sorunlar yaşamıştır. Bu krizde Türkiye Emel Parlar’ ın da belirttiği gibi ‘’ Çıkarlar ve etik değerler arasındaki dengeyi tam olarak kuramamıştır.’’ 2 Müslüman Kardeşleri Libya’da, Mısır’da desteklemişti. Suriye de farklı muhalif grupları destekleyerek BAE, S. Arabistan vs. gibi ihvan karşıtı olan ülkeleri karşısına almıştır. Esad Hükümeti’nin direnç göstermesi ve Türkiye’nin Esad’ sız bir Suriye politikasını ele alması ülkeyi zor durumda bırakmıştır. Bu konularda artık ülke politikasını ele almalı bu yanlış hesaplardan geri dönmelidir. Suriye ve sınır güvenliğini en az kayıpla bitirmelidir.

1 Cevad El-Beşiti, Surye Yu-hadr el-Tadahurat Be-Mucab Elgah El-Tawary, (Suriye Gösterileri Olağanüstü Hali Kaldırarak Yasaklıyor)

2 Emel Parlar Dal Assessing Turkey’s “Normative” Power in the Middle East and North Africa Region: New Dynamics and their Limitations, Turkish Studies

Celal CAVLAK

Kaynakça:

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Gençlere Avrupa Turu: DiscoverEU ile Kültürel Keşifler

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından başlatılan DiscoverEU programı, gençlere...

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü BM Genel Kurulu’nda Tartışılacak

📣 Eylem Çağrısı: 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü...

Yükseköğretime Erişim İzleme Anketi

Bu anket, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'da yükseköğretime erişimde...

Küresel Güney Sorunu: Batı’nın Yanıldığı Noktalar

Bu yazı Uluslararası Kriz Grubu CEO'su Comfort Ero tarafından...